“…göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.”(En’am Suresi,125) Manevi boşluk içindeki toplumları kıskacına alan bir hastalık: “DEPRESYON” Çağımızın en sık rastlanan, hatta en önde gelen hastalıklarındandır. En çok da içine kapalı, duygusal insanlarda ve dünya hayatına hiç bitmeyecekmiş gibi bağlı olanlarda, yaradılış amaçlarını tam olarak kavrayamayanlarda görülür. Bu hastalığa neden
(daha&helliip;)
“Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Bakara Suresi,44) Benim bildiğim, ülkemizde Müslüman olup da, manevi boşluk içinde ve inanç arayışında olan, yüzlerce insan var. Bu insanlar nasıl olur da, her gün beş vakit duydukları ezan seslerini göz ardı ederek, hak din olmayan başka inançlara sempati duyabiliyorlar? Uzakdoğu’dan gelen Hint felsefesi olan
(daha&helliip;)
Zaman; Günümüzün en önemli avantajlarından biridir. Teknoloji her konuda olduğu gibi, ev hanımlarına da zamandan tasarruf konusunda büyük ölçüde yardımcı olmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde ellisi kadın olmasına rağmen, bu büyük topluluğun neredeyse yarısı, çeşitli sebeplerden dolayı ev hanımı olarak hayatlarını sürdürmektedirler. Evde yaşanan bu uzun zaman dilimi iyi değerlendirilirse, kendilerinin dahi farkında olmadıkları yeteneklerini keşfedebilecekleri ve toplum yararına mükemmel işler
(daha&helliip;)
İnsan hayatının yarısı uykuda, yaklaşık iki senesi tuvalette, 3-4 seneside çeşitli yolculuklarda geçmektedir. Evreni en mükemmel şekilde yaratan rabbimız için gunde 1 saat namaz kılmak çokmu zor? Buda yılda yaklaşık insan ömrü boyunca iki sene eder. Türlü bahanelerle ertelemeyin. (yaşlanınca kılarım gibi)
(daha&helliip;)
Ülkemizde okur-yazar oranının düşük olduğu yıllar çok gerilerde kaldı. Genel olarak yüzde 70, 80 civarında okuma-yazma bilen halkımız var. Bunların bir bölümü orta öğrenimi bitirirken yüzde 20-30 civarı da üniversite ve yüksek okullardan mezun oluyorlar. Kitap okuma alışkanlığı da eskiye oranla çok daha fazla. Her şey daha iyiye doğru giderken nedense dinle ilgili aynı paralellikte bir ilerleme olmuyor. İnsanımız daha
(daha&helliip;)
İnkar edenler ve peygambere iftira etmek isteyenler şöyle demişlerdir: Bu kitabı o öncekilerden öğrendiği üzere yazmıştır. Yani İncil’in ve Tevrat’ın etkisinde kalarak ona benzer bir şeyler yazmıştır. Atalarından gördüğü üzere onlar gibi uydurmuştur. Bir diğer iftiraya göre o zamanın mitoloji anlatıları tarafından yazdırılmıştır. Hatta öyle saçma iftiralar da atmışlardır ki iftira ettikleri adamın dili Arapça bile değildir. Allah Nahl 103’te
(daha&helliip;)
Allah ayetinde, gönderdiği elçileri kendi toplumunun diliyle gönderdiğini söylüyor. “Biz görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun…. . ” der. Bir elçi tabii ki içinde bulunduğu toplumun diliyle hitap eder. Böylece toplumun elçisini anlaması daha kolay olur. Allah Rad Suresinin 37. ayetinde “ İşte biz o Kuran’ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik…
(daha&helliip;)
Dünyadaki herkes birilerine karşı sorumluluk duyar; bu zamanı gelir aile olur, arkadaş eş dost olur, öğretmeni olur, iş yerindeki patronu olur. Kim olursa olsun, insanlar sorumluluklarını bilirler ve ona göre hareket ederler. Herkesin, bilhassa inananların Allah’a karşı sorumlulukları dünyada en önemlisidir. Bunun için ibadetlerimizi düzenli olarak yerine getiririz. Dini anlatmak Allah rızası için yapılan bir sorumluluktur. İnsanın kendi kendine ben
(daha&helliip;)