Uganda Cumhuriyeti, Afrika’da yer alan gelişmemiş ülkelerden biri. Yolsuzluğun, çetelerin, kanunsuzlukların, adalet dağıtımı gecikmesinin (hatta adaletin bağımsız olmadığının) 24 saat konuşulduğu bir ülke. Ancak halkı kısmen bilinçli. Örneğin Aralık 2019’da binlerce Ugandalı ülkelerindeki yolsuzluğa karşı yürüdü: https://www.mynet.com/binlerce-ugandali-baskentte-yolsuzluga-karsi-yurudu-110106211272 Uganda’daki yargının tüm yaptıklarını işe yaramaz hale getirmek olarak algılanabilecek böyle bir tablo ister istemez şu soruyu sorduruyor: Yaptığı hemen her şey yasamanın
(daha&helliip;)
Kuran’da bize “Müslüman” adı verilip, hiziplere ayrılmamız yerilirken; kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara sahip olan apayrı mezheplerin her birinin de İslam’a tam olarak uygun olduğunu, kendi aralarındaki çelişkilerine ve Kuran’a aykırılıklarına rağmen, hepsinin de doğru olduğunu nasıl kabul edebiliriz? Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmayan kişi
(daha&helliip;)
Kuran’da yer almamasına rağmen, ortaya atılan iddialardan diğer biri Hz. İsa’nın dünyanın sonuna yakın yeniden geleceğidir. Hadislerde Hz. İsa’nın Şam’ın doğusunda beyaz minareye ineceği, Mehdi ile buluşacağı, Deccal’i öldüreceği anlatılır. Ebu Hureyre’nin, Buhari ve Müslim gibi, gelenekçilerin en güvendikleri iki kaynakta aktarılan bir hadisi şöyledir: “Allah’a yemin ederim ki İsa’nın adil bir hakem olarak aranıza inmesi yakınlaşmıştır. O indiğinde haçları
(daha&helliip;)
Mehdi, kıyamet alametleri içinde en popüler olan, hakkında en çok hadis uydurulan ve en çok istismar edilen karakterdir. Hadisler kullanılarak oluşturulan bu karakterin, sonuna yakın dünyaya geleceğine, herkesi yenip dünyaya hâkim olacağına, daha sonra gelecek Hz. İsa ile buluşup dünyayı yöneteceğine, bunları gerçekleştirirken ise Deccal ile savaşacağına inanılır. Hadislere göre Mehdi kadar, Mehdi’nin talebeleri de üstün yeteneklere sahip sıra dışı
(daha&helliip;)
İnsanların bir kısmına dini buyrukları ciddiye alıp yaşaması gerektiğini hatırlattığınızda içinde bulundukları yaşam ve çalışma şartları ile kişisel özelliklerini bahane ettiklerini görürsünüz. Çoğu kişinin kendine göre geliştirdiği bir kader anlayışı vardır ve bu anlayış içinde zaruri yaşamını idame ettirmek için gerekli şeyler dışında bir şeye yaşam şansı yoktur. “Çok ağır şartlarda çalışıyor ve yoruluyorum,” “Ben yaratılış itibari ile zayıf iradeliyim
(daha&helliip;)
İnsan, kendisine iyilik yapana, teşekkür edecek kabiliyet ve sorumlulukta yaratılmıştır. Bu sebeple kişi, kendisine sayısız nimetler veren Allah’a ve iyilik yapan insanlara teşekkür eder. Bunun sonucunda iyilik yapan ve iyiliğe kavuşanın her ikisi de memnun olur ve söz konusu iyilik artarak devam eder. Nitekim Yüce Allah, “… şükrederseniz, vermiş olduğum nimetleri artırırım ” (İbrahim Suresi, 7. Ayet) buyurmaktadır. Allah’ın bu
(daha&helliip;)
Peygamberimiz hayattayken ikiyüzlüler, inananların arasına ayrılık sokmak için, inananlara zarar vermek için bir mescit açmışlardır. Bununla ilgili İslam Ansiklopedisi’nde şu bilgi yer almaktadır: Sözlükte “zarar vermek, muhalefet etmek, sıkıntı vermek” anlamına gelen dırâr kelimesi mescid kelimesiyle birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de “mesciden dırâren” şeklinde geçmekte (et-Tevbe 9/107) ve âyette münafıkların (ikiyüzlülerin) yaptığı bu mescidden bahsedilmektedir. (İslam Ansiklopedisi, Mescid-i Dırar maddesi) Peygamberimizin söz
(daha&helliip;)
“Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu Üstün Olan ve Bilen’in takdiridir.” (Yasin Suresi, 38. Ayet) Tarihin çok uzun bir döneminde insanlar Dünya’yı sabit, Güneş’i ise Dünya’nın etrafında dönüyor zannetiler. Sonra Kopernik ile başlayan süreçte ise insanlar Güneş’in sabit bir şekilde ortada durduğunu, Dünya’nın ise sabit bir Güneş’in etrafında döndüğünü zannettiler. Bilimde devrim sayılan bu keşif çok önemliydi
(daha&helliip;)