Bu çok yaygın olan, halk arasında “levlake levlak lema halaktul eflak” hadisi olarak bilinir. Sözde, Allah Peygamberimiz’e “Sen olmasaydın, ben âlemleri yaratmazdım” demiş. Bu hadis bir sürü açıdan sorunludur. Bu hadisin sorunlarına kısaca göz atalım: Söz konusu hadis Kuttubi Sitte’de geçmez. Bütün büyük hadis toplayıcıları hadisi uydurma görmüşlerdir. Bırakın birinci hadis kaynaklarını, ikincil hadis kaynaklarında bile bu hadise rastlamak mümkün değildir.
(daha&helliip;)
Peygamberin örnek alınması konusunda Ahzab Suresi 21. ayette şöyle denilmektedir: “Yemin olsun, Allah elçisinde sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah’ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.” (33:21). Bu ayetten çıkarılan yanlış sonuç ise şu oluyor; o halde geleneksel din kaynaklarına ve peygambere isnat edilen hikâyelere bakmalıyız. Kuran‘ın bütünlüğü içinde bu konuyu ele alalım. Elçinin örnek teşkil ettiği konular,
(daha&helliip;)
Bazı rivayetlerde namaz kılan kişinin önünde bir engel olmadığı takdirde önünden geçen hangi şeylerin namazı bozacağına dair sıralamalar yapılmıştır. Konu ile ilgili bir rivayet şu şekildedir: “Resulullah buyurdular ki: ‘Biriniz sütresiz olarak namaz kılarsa (önünden geçtiği takdirde) şunlar namazını bozar: Eşek, domuz, Yahudi, Mecusi, kadın… Namazın bozulmaması için onun önünden, bunların bir taş atımlık uzaktan geçmesi kifayet eder.” (Bir diğer
(daha&helliip;)
Peygamberimize vahyedilen şeyin yalnız Kur’an olduğu gerçeğine dikkat çekildiğinde: “Rivayet edilen hadisler de peygamberimize vahyedilmiştir” ya da “Peygamberimize Kur’an dışında bir de hikmet verilmiştir” denilir. Oysa Kur’an ayetleri gerektiği gibi incelense peygamberimizin Kur’an dışında bir vahiy ile muhatap olmadığı, hikmetin tüm peygamberlere ve Allah’ın dilediği kişilere verdiği bir bilgelik olduğu ve aynı zamanda Kur’an’ın da hikmetlerle dolu bir kitap olarak
(daha&helliip;)
Tasavvuf ve tarikat kültüründeki yaygın hatalardan biri de rabıtadır. Rabıta tasavvuf terimidir ve etimolojik açıdan ‘birleştirmek’ ‘bağlamak’ anlamına gelmektedir. Uygulama açısından bakıldığında tarikat geleneği içinde müridin şeyhine odaklanarak şeyhi üzerinden Allah ile bağlantı kurması demektir. Mürid şeyhinin iki kaşının arasını hayalinde canlandırarak şeyhinden yardım ister. Geleneksel uygulamada söz konusu bu bağ yaşayan bir şeyh ile kurulabildiği gibi ölmüş şeyhlerle de
(daha&helliip;)
GERÇEKTEN anlamadan yapılacak her türlü anma, ne için yapıldığı bilinmeyen ama yerine getirilmesi gereken bir görev gibi görülür. Durum böyle olunca da bir gün, bir hafta ya da en fazla bir yıl ile sınırlandırılmış anma programları yapılır. Bazen bir gün, bazen de bir yıl birini anma yılı olarak ilan edilir. Tarihte iz bırakmış ya da tarihe yön vermiş kişiler anılmayı
(daha&helliip;)
HER yazı ya da mesaj kendi içinde bir anlam taşır ve anlaşılmak için yazılır. Allah tarafından insanlığa indirilmiş vahyin muhatabı bütün insanlar olmasına rağmen bu vahyin mesajlarının insanlar tarafından anlaşılmaz olduğunu düşünmek akla aykırıdır. Bazı kişiler “Biz Kuran’ı anlayamayız. Kuran anlaşılmaz”şeklinde cümleler ile gerçeğe uygun olmayan sözler sarf ederler. Bu türden bir iddia bir anlamda “Allah bu kitabı göndermiş ama ne anlatmak
(daha&helliip;)
Küçük yaşlardan itibaren Allah ile korkutulmuş bir toplumda; Allah’ın sevginin, rahmetin ve tüm güzelliklerin kaynağı olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesine şaşırmamak gerekir. Allah’ın sevgisini kaybetmek ile değil, bize ceza verip azap etmesiyle korkutulmuşuz. Bu korku sebebiyle çoğu zaman farkında olmadan, Allah ile olan en doğal sevgi ve güven bağımızı bozmuşuz. Yaptığımız hatalar çocuktur denilerek hoş karşılanmamış ve bazı büyüklerimizden “Allah
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- …
- 79
-