Besmele, “Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla” şeklinde çevrilebilir. Her ne kadar Arapça kelimelerden oluşan bir çeviri olsa da Rahman da Rahim de Türkçe’ye girmiş ve anlaşılan kelimelerdendir. Şayet yeni neslin bu kelimeleri anlamada güçlük çektiği gözlenirse “merhametli ve şefkatli Allah’ın adıyla” ya da “acıyan ve acıyıcı olan Allah’ın adıyla” şeklinde de bir çeviri yapılabilir.
(more…)
İslam tarihi içinde yapılan birçok tartışma, halkın pratik uygulamalarında değişikliğe sebep olmadığı için; zamanında çok ihtilafla, hatta kan dökülmesine sebep olan bu tartışmalar geniş Müslüman kitle tarafından unutulmuştur diyebiliriz. Örneğin Kuran’ın yaratılmış olup olmadığına dair tartışma böylesi bir ihtilaftır. Geniş halk kitleleri “ Kuran Allah kelamıdır” inancını yeterli görmekte, bu imanlarını ilk zamanların hareketli tartışmalarını hiç bilmeden muhafaza etmekte ve
(more…)
Bu soruyu sormadan edemiyor insan. Belki de her birimiz kendimizi ve bizim gibi inanıp düşünenleri en iyi Müslüman örneği olarak görüyoruz. Ancak bizim ya da bir başkasının kendini ne gördüğünün değil, İslam adına Müslümanlık adına yapılan ve görülenlerin bir önemi olduğunu itiraf etmek durumundayız. Belki de ünlü düşünür Muhammed İkbal’in dediği gibi: “Eğer biz İslam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu
(more…)
“Şeytan onlara söz verir ve onları ümitlendirir. Halbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa Suresi, 120. Ayet) Kuran’a göre insan sürekli aldatılıyor. İnsan gerçeğinin değişmezlerinden biri de ‘‘sürekli aldanış’’tır. Sürekli aldanış varsa sürekli aldatış ve aldatan da olacaktır. Aldatıcıların bazılarının altını çizmiştir Kuran: Madde zevk ve ihtişamı (dünya), hayal ve kuruntu, insanın egosu, dine sokulmuş yanlışlar ve saplantılar,
(more…)
Maalesef halk arasında ve geleneksel dini literatürdeki bazı kaynaklarda çok yanlış anlatıldığı için insanlar tarafından doğru bilinen yanlışlardan biri de kader meselesidir. Kuran’dan hiçbir dayanağı olmamasına rağmen, insanın özgür iradesini yok sayan bir kader anlayışı hâkim görüş haline gelmiştir. Halk arasındaki kader anlayışı özetle ifade etmek gerekirse, Allah’ın zaten ezelden her şeyi takdir etmiş olduğu bir çeşit alın yazısıdır. Kulun
(more…)
Uganda Cumhuriyeti, Afrika’da yer alan gelişmemiş ülkelerden biri. Yolsuzluğun, çetelerin, kanunsuzlukların, adalet dağıtımı gecikmesinin (hatta adaletin bağımsız olmadığının) 24 saat konuşulduğu bir ülke. Ancak halkı kısmen bilinçli. Örneğin Aralık 2019’da binlerce Ugandalı ülkelerindeki yolsuzluğa karşı yürüdü: https://www.mynet.com/binlerce-ugandali-baskentte-yolsuzluga-karsi-yurudu-110106211272 Uganda’daki yargının tüm yaptıklarını işe yaramaz hale getirmek olarak algılanabilecek böyle bir tablo ister istemez şu soruyu sorduruyor: Yaptığı hemen her şey yasamanın
(more…)
Kuran’da bize “Müslüman” adı verilip, hiziplere ayrılmamız yerilirken; kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara sahip olan apayrı mezheplerin her birinin de İslam’a tam olarak uygun olduğunu, kendi aralarındaki çelişkilerine ve Kuran’a aykırılıklarına rağmen, hepsinin de doğru olduğunu nasıl kabul edebiliriz? Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmayan kişi
(more…)
Kuran’da yer almamasına rağmen, ortaya atılan iddialardan diğer biri Hz. İsa’nın dünyanın sonuna yakın yeniden geleceğidir. Hadislerde Hz. İsa’nın Şam’ın doğusunda beyaz minareye ineceği, Mehdi ile buluşacağı, Deccal’i öldüreceği anlatılır. Ebu Hureyre’nin, Buhari ve Müslim gibi, gelenekçilerin en güvendikleri iki kaynakta aktarılan bir hadisi şöyledir: “Allah’a yemin ederim ki İsa’nın adil bir hakem olarak aranıza inmesi yakınlaşmıştır. O indiğinde haçları
(more…)