Son birkaç haftadır “dindarlık” kavramı üzerinden yapılan tartışmaları izliyorum. Dindar nesil kavramına karşı duran kesimin çoğunluğunun dindar olarak tarif ettiği ve örnek verdiği kişilerin, “dindar” görünümü altında İslam’a ters düşen davranış ve görünüm içerisindeki insanlar olduğu anlaşılıyor. Dinden uzak yaşayan kimseler görüşlerini açıklarken, dine karşı olumsuz eleştirilerde bulunur, saldırgan bir davranış sergilerler. Dine saldırı malzemeleri de, Müslümanlık adı altında yaşanan,
(daha&helliip;)
Günümüzde her şey hız üzerine kurulmuş gözüküyor. Her geçen gün daha hızlı ulaşım araçları yapılıyor ve hız rekorları kırılıyor, işler daha hızlı yapılmaya çalışılıyor, bilgiye çok daha hızlı ulaşılıyor, işlemler daha hızlı yapılıyor. Hatta futbol ve basketbol gibi oyunlar bile çok daha hızlı oynanıyor, oynanması için kural değişikliğine bile gidiliyor. Durum böyle olunca yani günümüzde daha hızlı eşittir daha iyi
(daha&helliip;)
Gerek Kuran’da gerekse Kuran öncesinde gelen Peygamberlerce insanlardan hem Allah’ın varlığına ve birliğine hem de ölümden sonraki hayatın varlığına inanmaları istenirken karşılaşılan sorulardan biri de Allah’ın ve ahiretin varlığına fiziksel olarak görmemelerine rağmen insanların nasıl inanabileceğidir. Evet, Allah’ı ve ahireti fiziksel olarak göremeyiz veya duyu organlarımızla bu dünyada algılayamayız ancak Allah, evrene ve insanın kendisine Allah’ın varlığına ilişkin pek çok
(daha&helliip;)
Allah, eşcinselliğin çirkinliğini tek bir ayette değil, defalarca başka başka surelerde dile getirmiştir: Ankebut Suresi (28-29): Lût’u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti o: “Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek kişi bunu yapmamıştır.” “Erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?” Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: “Eğer doğru sözlülerdensen, hadi getir bize Allah’ın azabını!”
(daha&helliip;)
Gerçekten Müslüman mıyız? Allah’a inanan, kitaplara, elçilere, meleklere inanan, Müslüman olabilmek için inanılması gereken her şeye inanan insanlar, Müslüman mı gerçekten. Bir an için bunlara inandığımız halde, müslüman olmadığımızı düşünsek bir korku düşer mi içimize acaba. Nasıl yani? diyenler çoktur eminim. Bunun nedeni, inanmanın müslüman olabilmek için yeterli görülmesi sanırım. ‘’Allah’a inanıyorum, O’nun bir ve eşsiz olduğuna, hiçbir ortağı bulunmadığına
(daha&helliip;)
Bugün sizlerle paylaşmak, sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, acaba Allah bizleri yarattıktan sonra, yaşantımızda tamamen özgür mü bırakıyor? Yoksa yaşantımızın bazı evrelerinde, yine bizleri doğruya yönlendirmek, aklımızı başımıza getirmek için, müdahalelerde mi bulunuyor? Gelin bu soruyu birlikte düşünerek, Kur’an dan bir cevap aramaya çalışalım. Önce yaradılış gayemizin ne olduğunu Kur’an dan doğru anlamalıyız ki, Allah ın bizlere yaşantımızda müdahalesi
(daha&helliip;)
Selam / selamun aleyküm (selam sizin üzerinize) İslam dininin gönderilen kitapları kabul ettiğini ve diğer kitaplarda bunun gizlendiğini biliyoruz. Kitabımızda İsa, Musa peygamberlerinimize hristiyan ve yahudi denmesine karşılık onlar mı daha iyi biliyor yoksa Allah mı? diyor ve kitabımızda bizden öncekilere de namazın ve zekatın emredildiğini ve Allah’ın yasasında hiçbir değişiklik olmadığını vurguluyor çeşitli yerlerde bu bilgiler gerçekten sadece kitaptan
(daha&helliip;)
Süleyman peygamber, Kuran’da ismi geçen en zengin ve kudretli peygamberlerden biridir. Allah ona kasırgayı boyun eğdirmiş, onun emrine cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular vermiştir. Çok büyük bir zenginlik ve saltanata sahip olmasına rağmen, Süleyman peygamber kibir ve gurur yapmamış, Allah’a şükretmiş ve O’nun yolundan ayrılmamıştır. Süleyman peygamberin bu özellikleri Kuran’ı Kerim’de şu şekildedir: 27:16 Süleyman, Davûd’a mirasçı oldu
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- …
- 79
-