C İ H A D: Ched kökünden gelir. Kararlı, şuurlu, gayretle, bütün imkanlarla zalime, zulme, saldırıya karşı direnmeyi, mücadeleyi ifade eder. Kur’an cihadı “ Allah yolunda mücadele etmek, gayret göstermek” şeklinde ifade etmiştir. Nisa suresi 75. ayetine göre sadece kendimizin karşı karşıya kaldığı zulümle değil, diğer ezilip, horlanan, zulme uğrayan insanlar için de mücadele etmeliyiz. İmam Azam ebu Hanife Emevi sultanlarının zulmüne karşı mücadele vermiştir
“Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır..”
(Tevbe-41)“Ancak insanlara haksızlık edenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık azgınlık edenlere karşı bir yol tutmalıdır- onlara karşı cihat etmelidir..”(Şura-42)
Kur’an sadece zulme, saldırıya karşı yapılan savunma savaşına onay verir. (Bakara-193 Şura-41 Hac-39) Saldırı olmazsa savunma yapmaya, savunma savaşına da gerek kalmaz. Yani aslında İslam savaş olmasını istemez. İslam: Barış, esenlik ister; güven, huzur içinde özgür yaşayan toplum ister.
Toprak kazanmak, insanların mallarını yağmalamak, ganimet elde etmek için, toplumları sömürmek, köleleştirmek için; günümüz ifadesiyle emperyalist amaçlarla savaş çıkarmak tamamen İslam dışıdır.
Zulmün olduğu yerde evde oturulmamalı, zalimle mücadele edilmelidir.
“İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.”
(Nisa-95)
Kur’an’ın baş düşmanı zalimlerdir. Kur’an sadece zalime, zulme karşı cihada-savaşa cevaz verir.
İnsanlara zulmeden zalimlere karşı her türlü karşı çıkış ve direnmek, mücadele etmek haktır ve görevdir.
“Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur….. Azgınlık edip size saldırana, zulmedene, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın-karşılık verin.”
(Bakara- 193, 194)“Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılanlara savaşma izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.”
(Hac- 39)
Müminler, haksızlığa, zulme karşı dayanışma içinde birbirleriyle yardımlaşırlar.
“Müminler, zulme uğradıklarında yardımlaşarak üstün gelirler..”
(Şura-39)
Müminler, zalime, zulme karşı yapılan cihada-savaşa, mücadeleye birbirlerini teşvik etmelidir.
“Allah yolunda savaş. Kendinden başkasından sorumlu değilsin. İnananları da teşvik et. Umulur ki Allah, küfre sapanların gücünü kırar.”
(Nisa-84)
Kur’an “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesini reddeder. İslam’da vurdum duymazlık, bana necilik yoktur. Yılan, gün gelir herkese dokunur, kurunun yanında yaş da yanar.
“Öyle bir kargaşadan, karışıklıktan sakının ki, içinizden sadece zulmedenlere dokunmakla kalmaz..”
(Enfal-25)
“İmamı Azam’a göre, İslam’ın olmazsa olmaz iman göstergesi (temel ibadeti) zulme ve zalime karşı eylemdir……. İmamı Azam’ın tarih önündeki en büyük davası ve şahsiyetinin en büyük göstergesi zulme karşı mucadele olarak tescil edilmelidir. Ne yazık ki, onun mezhebine mensup olduğunu söyleyen bugünün ehli sünnetinde İmamı Azam’ın bu ruhundan neredeyse eser kalmamıştır. Bu günün sünniliği, bırakın zulme karşı çıkmayı, dünyanın en güçlü zulüm odaklarıyla zulmün mümessili emperyalistlerle en ileri iş birliklerini kurmakta hiçbir sakınca görmemektedirler…” (Yaşar Nuri Öztürk – İmamı Azam Savunması – S: 287, 288)
“İmamı Azam’ın savunduğu fikirlerden biri de zalim devlet başkanına ve yönetime silahla karşı çıkmanın gerekliliğidir. (Eş’ari, Malakalat, 451) İmamı Azam’ın ……. Arapçı iktidarı rahatsız etmesinin gerçek sebebi
Susmak, tepki göstermemek, boyun eğmek zulme pasif destek vermektir.
Kur’an, zalim diktatörleri yaratanların ve milletin başına bela edenlerin; onlara karşı çıkmayarak, itaat ederek pasif destek verenler olduğunu bildirmiştir.
Zalimlerin bir çoğunu, pasif zalimler yani zalimlere bir biçimde uşaklık edenler yaratmıştır.
Köle ruhlu, raina gibi güdülmeye yatkın insanların olduğu yerde diktatörler ortaya çıkar.
“……..onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış-fasık bir toplum idiler..”
(Zuhruf-54-56)“……O’nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Bu dünyada ve kıyamet gününde arkalarına lanet takıldı..”
(Hud-59, 60)
Allah’ın yolunu terk edenlere uyanlar da Allah’ın yolundan ayrılmış olurlar, fasık olurlar.
Zuhruf suresi 54-56 ve Hud suresi 59. ayetlerinde: Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen diktatörlerin, yani Allah’ın yolunu, ilkelerini terk eden diktatörlerin izini, yolunu takip eden; zalim, zorba, baskıcı, otoriter; hırsızlık, yolsuzluk yapan soysuz idarecilere, yönetimlere itaat ve biat eden, onlara karşı çıkmak yerine destek olan kişilerin ve toplumların da fasıklar-doğru yoldan sapanlar-Allah’ın ilkelerinden sapanlar olarak nitelendirildikleri ve cezalandırıldıkları-cezalandırılacakları, lanete uğrayacakları bildirilmiştir.
Günümüzde emperyalist sömürgeci güçlerle işbirliği yapanlar, onların projelerinin eş başkanı olanlar ve bunların taraftarları, destekçileri, yetmez ama evetçiler, çakma aydınlar, sözde liberaller ile adaletsizliğe, zulme sessiz kalan, karşı çıkmayan herkes bu ayet hükmüne göre fasıktır, lanetlidir.
“Sakın hainlere yardakçı olma..”
(Nisa-105)
Bir toplumda zulmün yaygınlaşmasının nedeni aydınların suskunluğudur. Aydın susarsa zulüm yaygınlaşır; yaygınlaşmakla da kalmaz, meşrulaşır. Topluma önderlik etme durumunda olan aydınlar, bilim adamları, akademisyenler, fikir adamları bu ayetler çerçevesinde durumlarını gözden geçirmelidirler. Sorumluluklarına uygun davranmalıdırlar. Aksi takdirde yaptırım çok ağırdır. Suskunluğun cezası dünyevi anlamda zulümdür, ilahi anlamda fasık-günahkar olmaktır..
Saygılarımla.