Dün zaten geçti, yarın daha gelmedi hatta geleceği de garanti değil, öyleyse ancak bugün vardır, hatta bu “an”… Gerisi anlamsızdır. Şimdi ben bunu söyleyince hepinizin “e evet tabi ne var ki bunda” dediğinizi duyar gibi oldum. Doğru haklısınız bu aslında hepimizin bildiği bir şey. Aksini iddia edebilecek kimse yok da peki yaşarken buna göre mi yaşıyoruz gerçekten? Bence pek de
(daha&helliip;)
Muharrem Orucu’nun tutulduğu şu günlerde bu konu üzerine biraz düşünmek gerek. Kuşkusuz ki Allah rızası için yapılan her ibadet son derece önemlidir. Peygamberimizin torunlarının Kerbela hadisesi diye bahsedilen olayda yaşadıkları sıkıntıları anlamak adına tutulan Muharrem orucu da güzel bir ibadettir. Allah tüm tutanların oruçlarını kabul etsin inşallah. Ancak bu konuda dikkat edilmesi gereken birkaç hassas nokta olduğunu düşünüyorum. Birincisi mezheplerin
(daha&helliip;)
Dünya tarihine bakınca insan şaşırıp kalıyor. Dünya tarihi sanki ayrımcılığın tarihi gibi. Hep dışlananlar, hep ezilenler var. Zaman içerisinde kimin ezildiği, daha doğrusu insanların hangi kritere göre ayrıştığı, dolayısıyla da kimin gücü ele geçirdiği değişiyor ancak bu gerçek hiç değişmiyor. Bazen bir grup insan etnik üstünlüğü olduğunu iddia ediyor, bazen mezhepsel üstünlük mevzu oluyor bazen de cinsiyet üstünlüğü. Tarihe şöyle
(daha&helliip;)
Kuran’da pek çok kıssa anlatılır. Peygamberlerin hayatlarından bahsederken, Peygamberler zamanında yaşamış inanan ya da inanmayı reddeden kişilerden de bu kıssalarda bahsedilir. Pek çoğumuz Kuran’ı okurken bu kıssaları çok da dikkatimizi vermeden hızlıca okuyup geçiyoruz sanki. Hani eskilerden anlatılan bir destan, bir masalmış gibi. Oysa bu kıssalardan Kuran’da bahsedilmesinin bir hikmeti muhakkak ki vardır. Allah bu kıssalardaki kişileri, davranışlarını, düşünme biçimlerini,
(daha&helliip;)
İnsan, doğası gereği midir nedir bilmem, hep mutlu olmak istiyor. Hep istedikleri gerçekleşsin, üzüntü, sıkıntı olmasın istiyor. Ama hayat öyle değil. Allah’ın İnşirah Suresi’nde belirttiği gibi “zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka vardır”. Yani hayat zorluklar ve kolaylıklardan oluşuyor. Ne sadece zorluk ne de sadece kolaylık oluyor. Ama dedim ya insan hep kolaylık, güzellik olsun istiyor. Olmayınca da tepki gösteriyor, üzülüyor.
(daha&helliip;)
Uydurulan dinin hayatımıza soktuğu kısıtlamalar saymakla bitmez. Allah’ın koymadığı sınırları hem de din adına koyma yetkisini kendinde görenlerin buna nasıl cesaret edebildiğini anlamak gerçekten zor. Kafalarındaki kültürel ve sosyal sınırlara, kısıtlamalara öylesine esir olmuşlar ki bu kişiler, bu sınırları kimse aşmasın istiyorlar. Tabi bu yolda da atılacak en sağlam adım işi dine bağlamak. Allah böyle emrediyor dediniz mi size inanacak
(daha&helliip;)
Bugün Cuma namazına yetişmek için acele içinde ilerlerken çevrede rahat rahat gezinen başörtülü kadınları görünce bir kez daha üzüldüm. Kimse yanlış anlamasın lütfen niyetim kimsenin imanını, tercihlerini sorgulamak değil. Hele hele bu kişilerin samimi olmadıkları gibi bir şeyi söylemek aklımdan bile geçmez. Beni üzen bu kadınların yanlış bilgilendirilmiş olmaları, yani aslında bilgisizlikleri. Hepimiz biliyoruz aslında. Aynı durumda tanıdıklarımız da var
(daha&helliip;)
İslam ülkelerinin günümüzdeki durumu malum. Sosyal, siyasi çok ciddi sorunlar yaşamaktalar. Dahası tüm dünyaya son derece yanlış, Kuran ile asla bağdaşmayacak bir İslam ve Müslüman portresi sunuyorlar. Kastım yanlış anlaşılmasın lütfen, demek istediğim aman dünyaya kötü görünüyoruz, hemen onların hoşuna gidecek hale gelmeliyiz değil tabi ki. Demek istediğim Kuran’ın dininden yani gerçek İslam’dan tüm boyutları ile kopmuş bir anlayışın bu
(daha&helliip;)