Hoştur bana senden gelen… İster ağlat, ister güldür, İster yaşat, ister öldür, Âşık Yunus sana kuldur, Kahrın da hoş, lütfun da hoş… Yunus Emre İnsanların büyük çoğunluğu başına bir kötülük ya da üzücü bir olay geldiğinde hemen Allah’a “Neden ben?” ya da “Ben bunu hak edecek ne yaptım?” diye sorar. “Neden ben?” diye sorma kendine. Neden sensin, sen! İnsanların başlarına
(daha&helliip;)
Allah, kulluğumuzdaki samimiyetimizin ortaya çıkması için çeşitli sınavlardan geçirir bizi. Bazen zorluklarla karşılaşır, ne yapacağımızı bilemez ve işin içinden çıkamayız. Güç yetiremediğimizi anladığımızdaysa içtenlikle Allah’ın destek ve yardımına sığınırız. O an öyle hissiyatı güçlü bir şekilde teslimiyet duyarız ki Allah’a, neredeyse içinde bulunduğumuz durumdan memnun olacak hale geliriz. Bazen sözlerimiz boğazımıza düğümlenir, bazen de gözyaşı dökeriz. Allah, kullarına olan rahmet
(daha&helliip;)
16 – Eğer yolda, kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık, 17 – Ki onları, onun içinde imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar. Cin Suresi Ayette dikkatimi çeken şey, bolluğun da imtihan vesilesi olacağı bilgisinin verilmesi. Tüm imtihanların zorlukla kötü günlerle olduğu bilgisi kalmış aklımda. Kuran’dan önce de zaten böyle düşündüğüm
(daha&helliip;)
Bir sorum var sizlere. Hem de akıllara ziyan! Soru şu: Tanrı görünür olsaydı, nasıl olurdu? Meselâ beş duyumuzla algılayabilseydik O’nu… Birazcık hayal kuralım. Düşünsenize; içimizden biri bir suç işlese, anında yanında bitip, kafasına bir tane vurup cezasını anında veren… Ya da; birisi hırsızlık yaptığında hemen huzuruna çıkarıp, cezasını verdiği… Veya; biri haksızlık yaptığında dakikasında aynısını uygulayan; Gözle görünen, Elle tutulabilen,
(daha&helliip;)