Bizlerin kafasını, dini konularda o kadar çok karıştırdılar ki, şimdide neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak gerçekten çok zor oluyor. Hâlbuki Allah Kur’an ı yemin ederek, anlayabilesiniz diye kolaylaştırdık diyor. Peki, neden anlamakta zorluk çekiyoruz, ya da kafalarımız karışık? Çünkü Kur’an ı Nahl suresi 98. ayetinde, Allah ın bizleri uyardığı gibi okumuyoruz da ondan. Bir arkadaşımızın kafasının, şefaat konusunda nasıl
(daha&helliip;)
Makalelerimin konusunu seçerken, yaşadığımız yanlış inançlarımızı Kur’an ile sorgulayarak, nasıl hatalar yaptığımızın fark edilmesini amaçlıyorum. Bu makalemde de İslam’ı algılama ve yaşama şeklimizin nasıl yanlış olduğuna güzel bir örnek olacak konuyu sizlerle paylaşmak ve üzerinde sizlerin düşünmesine vesilen olmak istiyorum. Bir arkadaşımız, yayımladığım bir konuya şöyle cevap vermiş. “TAMAMDA, BİZLER KUR’AN’I KİMDEN ÖĞRENECEĞİZ?” En büyük yanlışımız, bizlerin Kur’an’ı yani İslam
(daha&helliip;)
Allah Kur’an’ı bizlere bir rehber bir ışık ve yol gösterici olsun diye indirdiğini söyler Kur’an’da. Peki, bizler Kur’an’ın rehberliğinden mi faydalanıyoruz, yoksa sen Kur’an’ı anlayamazsın, zaten Kur’an’da her bilgi detaylı yoktur, Kur’an’ı Veli kişiler anlar diyerek, bizleri yönlendirdiği kişi ve onların kitaplarını mı bizler rehber alıyoruz, ne dersiniz? Şunu lütfen unutmayalım, bizler herkes Kur’an’ı anlayamaz diyenlere uyup, ONLARA VE KİTAPLARINA
(daha&helliip;)
Kur’an’ı doğru anlayabilmek çabasında olan kardeşlerimiz, Kur’an’ın tercümesinden/mealinden faydalanırken, bazen tedirgin oluyorlar. Çünkü tercümeler öyle yapılıyor ki, farlı anlamlara da çekilebiliyor. Tavsiyem farklı tercümelere de bakmanız ve ayetleri anlamaya çalışırken, mutlaka Kur’an’ın diğer ayetlerinden de istifade etmeliyiz. Lütfen unutmayalım, Allah bir ayetinde verdiği hükmün tam tersini, bir başka ayetinde vermez. Kur’an da aynı konuların birçok kez tekrar edilmesinin nedeni de,
(daha&helliip;)
Bizler Kur’an’ı Allah ne emrediyor diye okumak yerine, atalarımızdan intikal eden rivayet ve sanı inançlarımızı, nasıl Kur’an’a aklatırız, onun için bakıyoruz ve okuyoruz. Bu konu ile ilgi bir ayeti sizlere hatırlatmak ve bu ayette geçen bir kelimeye, nasıl Kur’an’ın onlarca ayetine ters düşen anlam verip, Kur’an da çelişki yaratmak pahasına, batıl ve yanlış inancımıza kanıt yaratmaya çalıştığımızı göstermek istiyorum. Önce
(daha&helliip;)
Kuran’da herkesin kendi amelinden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Bu konu çok önemli olduğu için farklı surelerde birçok kez tekrarlanmıştır. İlgili ayetler şöyledir: “Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır.” (Bakara Suresi, 286. Ayet) “Kıyamet günü huzura toplanıldığında, hiç kimseye en ufak bir haksızlık edilmez ve yaptığınızın karşılığından başkasını da görmezsiniz.” (Yasin Suresi, 54. Ayet) “O gün her kişiye yaptığının
(daha&helliip;)
Dinsel bir kavram olan şefaati, “yargı gününde peygamberlerin ve yetki sahibi diğer bazı kimselerin, günahkâr inananları bağışlanması için Tanrı katında ricada bulunarak onların affedilmelerini sağlaması” olarak tanımlayabiliriz. İbrahimî dinlerde şefaat inancının ilk izlerine Eski Ahit’in bazı apokrif metinlerinde ve Yahudilerin Talmud kitabında rastlanıldığı iddia edilmektedir. Ancak belki de asıl çıkış noktası, Hıristiyanlıktaki Göksel Kurtarıcı inanışıdır. Hıristiyanlığa göre İsa Mesih, kendisi
(daha&helliip;)
72:18 Mescidler sadece Allah’a aittir: öyleyse ALLAH ile birlikte hiç kimseyi çağırmayın. 72:19- ALLAH’ın kulu kalkıp sadece O’nu çağırdığında ona karşı nerdeyse hepsi bir bütün oldular. 72:20- De ki, “Ben sadece Rabbime çağırırım ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.” 72:21- De ki, “Ben size ne bir zarar ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim.” 72:22- De ki, “Hiç kimse
(daha&helliip;)