Bir önceki yazımızda özetle ateizmin hiçbir kanıtı olmayan ve evreni tesadüflere, tabiata veyahut doğal şartlara mal eden bir “şirk inancı” olduğundan bahsetmiş, evrende Allah’ın varlığına dair sayısız delillere özet halinde işaret etmeye çalışmıştık. Önceki yazımızda kısaca; Son bilimsel gelişmelerin yaratıcıya işaret etmesi, Evrenin bir başlangıcının olduğunun bilimsel olarak kabul görmesinin materyalist düşünceyi yıkması, Evrenin her yanında aynı işleyen ilkesel bir
(daha&helliip;)
ATEİZM YANILGISI-1 “Ateizm ya da tanrıtanımazlık, tanrıya ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği inanç yoluyla açıklamayı kabul etmeyen bir felsefi düşünce akımı” olarak tanımlanır. Evreni yaratan bir tanrının olduğu her ne kadar matematiksel formüllerle red edilemeyecek derecede ispatlanamamışsa da bunun tersi de yani bir tanrının olmadığı da ispatlanmış bilimsel bir bilgi değildir. Kaldı ki bilimin
(daha&helliip;)
Şu bir gerçektir ki insanın var edilmesiyle birlikte yeryüzünde iki akım/ iki fikir oluşmuş ve bu iki akım ilk insanlardan bu yana iki nehir olarak aka gelmiştir. Bu nehirlerden biri iman/inanç nehri, diğeri ise inançsızlık yani günümüz tabiriyle ateizmdir. Bu akımlardan biri kainatı anlamlandırarak aydınlatan ve var olan her şeyi anlamlı kılan bir manevi bir ışık, bir nur olan
(daha&helliip;)
Bir kardeşimiz, Kur’an ın haram dediği bir şeye, Allah`ın sırf yasakladığı için uymak, hikmeti nedeniyle uymaktan çok daha iyidir demiş. Bir başka arkadaşımız da, sorgulamadan itaat etsek, kıyamet kopar herhalde diyerek düşüncesini yansıtmış. Acaba böyle mi düşünmeliyiz? Allah Kur’an da bizlerin, böyle mi iman etmesini istiyor? Hiç düşünmeden, araştırmadan mı iman etmemiz daha güçlü, sağlam bir iman olur, yoksa ikisini
(daha&helliip;)
Kuran’da dinle ilgili emir ve yasaklar dışında Allah’ın varlığı ve birliği ve ahiretin varlığından da sıklıkla bahsedildiğini görüyoruz. Dahası Kuran ayetlerinde düşünce tarihi boyunca Tanrı kavramı ile ilgili çok tartışılmış konulara ilişkin de bilgilere rastlıyoruz. Bunların başında Tanrı’nın varlığına ilişkin deliller, evreni yaratan Allah’ın nasıl bir varlık olduğu yani Tanrı – evren ilişkisi ve Tanrı – insan ilişkisi konusunda
(daha&helliip;)
“İçine Üflenen Ruhu Hiçe Sayan Ademoğlu” Çok zaman çok yerde duyduğumuz, okuduğumuz halde “Allah’ın kendi ruhundan insana üflemesi” nedir diye düşündük mü hiç! Bu kadar derin bir konu üzerinde O’nun yeryüzünde yarattığı halifeler sıfatıyla hiç aklımızı yorduk mu? Aklımızı da tanrılaştırmamalıyız, diyor bazılarımız. Bu da doğru, çok doğru bir söz bana göre de. Ancak bu sözdeki inceliği anlayabilecek idrake
(daha&helliip;)
Bazen bir insan olarak neden düşünebilen bir varlık olduğumu düşünüyorum. Bence insanın neden düşünebildiğini düşünmesi gerekli. Örneğin neden bir konu hakkında yorum yapma ihtiyacı duyarız, neden iyi ve kötü olarak nitelendirdiğimiz olgular var, neden diğer yaratılmışlar gibi hiç bir şeyi sorgulamadan, iyi ve kötü gibi ahlaki kavramlar olmadan yaşamıyoruz. Bu nedenleri daha da uzatabiliriz. Dünyada ki hiçbir varlıkta bulunmayan bu
(daha&helliip;)
Ülkemizde de çok satan ve dünyada bir çok farklı dile çevrilen, “yeni ateistler” diye anılan grubun kitaplarının temel iddiası doğru mu ? Bilim Tanrı’yı gereksizleştiriyor, dinleri öldürüyor mu? İnançlılar onların iddia ettiği gibi cehaletleri yüzünden mi inanıyor? Artan bilgi Allah’tan uzaklaşmak mı demek? Yukarıdaki soruların tümünün yanıtının hayır olduğunu incelemeden önce, ortadaki durumun ispatı olmayan bir fikri zorla dayatma çabası
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- …
- 39
-