Ey insanoğlu! Bu kadar ulu ve cömert olan Rabbine karşı bu gururun ne? (82:6) diye soruyordu maveradan bir ses. Bu sesin sahibi belki insanın iç derinliklerinde boğduğu, çıkmazlara soktuğu vicdanı, belki Cebrail belki de Yüce Rab olan Allah’tı. Peki insan Rabbine yani onu terbiye eden ve koruyan, ona rızık veren, onun ihtiyaçlarını karşılayan, keremi bol Rabbine karşı nasıl olur da
(daha&helliip;)
Adab-ı muaşeret, görgü kuralları demektir. Her nedense görgü kuralları denince akla ilkin çatal bıçağı hangi elle tutmak, ağız açık şekilde yüksek sesle gülmemek, esnerken sol elle ağzını kapatmak, sokakta yürürken yere tükürmemek, çöp atmamak gibi basit günlük olaylar gelir. Oysa adab-ı muaşeret bir toplumun uygarlık düzeyini, medenileşme ölçeğini gösterir.İnsanlar sosyal varlıklardır. Bir toplum içinde hayatlarını devam ettirirler ve o toplumun
(daha&helliip;)
İnsanı, “işittik ve itaat ettik” demekten alıkoymaya çalışan etkenlerden en önemlisi, ‘heva’, yani insanın bencil tutku ve istekleridir. Hevanın kaynağı ise insanın içindeki ‘nefs’idir. Nefis, Kuran’da bildirilen ifadesiyle “… var gücüyle kötülüğü emredendir…” (Yusuf Suresi, 5) Şeytanın kontrolü altındaki nefis, hiçbir zaman insanın iyiliğini istemez. Bu nedenle insan, nefsinin kendisine vereceği emirlere karşı son derece dikkatli olmalıdır: İnsanlardan öylesi
(daha&helliip;)
3, Al’i İmran- 24: Bu da onların: “Sayılı bir kaç gün dışında cehennem ateşi bize dokunmaz. ” demeleri sebebiyledir. Yaptıkları iftira dinleri hakkında kendilerini aldatmıştır. Bazı konuştuğum insanlar iliklerine kadar işlettikleri şirklerinin etkisi ile Allah’ın ayetlerine kafa tutuyorlar. Benim oradan buradan öğrendiğim hadis(söz)ler daha önemli diyor kendi sözlerim değil önemli olan yanlış cümle kurabilirim önemli olan kişilerin
(daha&helliip;)
Kur’an ayetlerinin bizlere neler anlattığını, doğru anlamak istiyorsak, Kur’an ın diğer ayetlerinden mutlaka faydalanmalıyız, istifade etmeliyiz. Çünkü Kur’an kendisini anlatan, açıklayan, eşi benzeri olmayan, bir rehberdir. Ayetleri gereği gibi anlamak için, yine Kur’an a danışmalıyız. Bunu bizlere hatırlatmak içinde Allah, biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız der bizlere. Bugün sizleri, Nisa suresi 125. ayet üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayeti yazalım.
(daha&helliip;)
İşte sürekli duyduğumuz bir körü körüne itaat cümlesi daha. Çoğu insan büyüklerine saygı duymayı abartır ve onlar sanki kusursuz varlıklarmış gibi davranır. Bunun gibi pek çok söz duyuyoruz: “Deden söylüyorsa doğrudur.” “Babandan daha iyi mi bileceksin?” “ Büyükler ne diyorsa, o!” gibi. ‘Biz babadan böyle gördük’ yaklaşımı, sorgulamayı tamamen çöpe atan, insanı koyundan, robottan farksız yapan, tutarsız bir yaklaşımdır. Kuran’a
(daha&helliip;)
Yalnızca ALLAH değil midir bütün karanlıkları yararak aydınlığa kavuşturan? Yalnızca ALLAH değil midir daha adı anılmazken insanı yoktan var eden, ona Rabb’inin birliğine şehadet edebilme şerefini veren? Yalnızca ALLAH değil midir varlığı alemin denizlerinde bir damla bile etmeyen insana onca değeri veren? Yalnızca ALLAH değil midir akıl almayacak yüceliğiyle insanın kendisine “Allah’ım” diye hitap edebilmesine izin veren? Yalnızca ALLAH değil
(daha&helliip;)
‘Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır…’ (Lokman Suresi, 14) Zorlukla geçen dokuz ayın sonunda dünyaya gelen bebek, vicdan ve merhamet sahibi her insan için çok değerli ve dikkatle korunması gereken bir güzelliktir. Allah’ın bahşettiği bu güzel ve değerli emaneti pek çok anne dikkatle korur. Beslenmesinden eğitimine kadar her konuda
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- …
- 108
-