Kur’an’ı Kerim, Yüce Rabbimiz’in rahmetinin bir göstergesidir. Allah kullarına rehber olarak Kur’an’ı göndermiştir. Kur’an iman edenler için büyük bir rahmet ve yol göstericidir. Kur’an’ı Kerim’de Allah, bizden ne istediğini ve bize neleri yasakladığını ayetleriyle açıkça bildirmiştir. Yani Kur’an’ı Kerim, okunduğunda çok rahat anlaşılabilen bir kitaptır. Allah’ın emirleri ve yasakları çok açıktır. Bazı kişilerin söylediği gibi, anlaşılması zor olan, sadece Peygamberimiz
(daha&helliip;)
“Biz Onları Zaten Sevmiyorduk!!!” Allah mealen der ki; Sadece bana yönelin, size fayda ya da zarar vermeyen ve yahut zararı faydalarından çok olan bir takım insanları zanla veli edinmeyin… Vahye sarılın… Bu kitaptan sorulacaksınız… Sizi Allah’a daha çok yaklaştıracakları zannıyla Allah’ın hakkında hiçbir delil indirmediği birtakım nesnelerle, kitaplarla ve zatlarla benim berimde bana ortaklar koşmayın. Kim benim ayetlerimden yüz çevirirse
(daha&helliip;)
Bir ellerinde kabilenin kuvveti, diğer ellerinde mal ve servetin gücü vardı… izzeti,şerefi, ve şöhreti bunların üzerinde devşiriyorlar; zayıf,kimsesiz insanların emeğini,namusunu,umudunu sömürerek hor ve hâkir görüyorlardı… Ebu Leheb ve onunla aynı ideolojik eksende olanların ellerinde paraları (malları,mülkleri) vardı… Ancak metreleri (doğru değer ölçüleri,ahlakları) yoktu… Hangi işe koyulsalar bozuk bir parametreden yola çıkıyorlardı. Kuran ise kabilenin (ulusun) şiddetine,servetin kuvvetine yatırım yapanların, onları
(daha&helliip;)
Rızık, insanın yaratılış gereği hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu ve Allah’ın yarattığı nimet(imkan)leridir. Ancak Allah’ın,insanların ihtiyacına mahsuben yarattığı rızıkları insanlara Allah’ mı taksim ediyor ,(dağıtıyor)?Yoksa Allah insanların ihtiyacına cevap olacak kadar rızkı yeryüzü sofrasında yaratıyor,sonra nasıl paylaşacak-nasıl taksim edeceklerini ortaya çıkarmak için,onları bu imkanlar karşısında baş başa mı bırakıyor? Vahiy nazil olurken müslümanlar arasında rızık kavramı üzerinde ciddi bir
(daha&helliip;)
Cuma hutbesinde vaiz, cemaate seslenerek, nerede gençlik, neden aramızda yok diye sitemde bulundu. Devamında da nerede yanlış yapıyoruz da, bu gençlik bu toplumun arasında yok diye de ekledi. Gerçektende nerede yanlış yapıyoruz da, dinamik, akıllı, özgür düşünebilen gençliği camilerde göremiyoruz? Evet, nerede yanlış yapıldı da, camilerden din konuşulan topluluklardan gençlik uzaklaştı. Aslında bu soruyu kendilerine sormaları gerekenler, topluma dini anlatan,
(daha&helliip;)
İnanç ve inançsızlık fikri kendisine evrendeki en değerli hediyelerin başında yer alan “akıl” nimeti verilen ilk insanlardan günümüze kadar iki akım olarak süregelmiştir. Bu iki akımın yanı sıra inananlar ya da inandığını söyleyenler içinde de en genel tasnifiyle din ile ilgili olarak iki anlayış sürekli var olmuştur. Bunlardan biri kendisine verilen akıl nimetine ihanet etmekten türeyen ve hurafelerden, masallardan ve insanların uydurmalarından
(daha&helliip;)
“Talih Kuşu Kalbimizde” Yılbaşı geliyor ve yılbaşı piyangosunu bir umut kapısı olarak gören binlerce insan bilet satış noktalarında kuyruklar oluşturmaya başladı. Kimisi parası az ya da çıkma ihtimali çok olsun diye çeyrek bilet alıyor. Kimisi biraz daha heveskâr, yarım bilete yöneliyor. Kimisi ise kazanacağından emin ve kimseyle bölüşmek istemez gibi tam bilet peşinde. Kimisi kazanma ihtimalini artırmak için seri
(daha&helliip;)
Yaşadığımız coğrafya da din algısının, kişiler üzerine kurulu olduğu açıktır. Din kutsanmış insanlar (kendi kutsadıkları) olmadan yaşanamaz kanısı oluşturulmuştur. Gavslar, yıldızlar, kutuplar, hocalar, efendiler v.s. Allah cc. kitabından uzaklaşmak deyim yerindeyse din kendisi gibi görülmeye başlanılmıştır. Değiştirilemez doğrular barındıran yol gösterici son kitap Müslümanlar nezdinde slogan olmaktan öteye gidememiştir (gitmesi istenmemiştir). Oluşturulmak istenen Müslüman modeli kafada takke, ayakta şalvar, hoca
(daha&helliip;)