İyilikler bizden, kötülükler Allah’tan mı?

Tanıdığım en kuvvetli kadındı.

İki çocuğundan birisi fiziksel engelliydi. İki çocuğunu birbirlerinden ayırdığını asla görmedim. Sevgisini gösterirken de eşit davranırdı, öfkesini gösterirken de. Hani insanın engelli evladına meyletmesi, doğal bir koruma içgüdüsü ile belki biraz farklı davranması söz konusu olabilir ya, özellikle dikkat ederdi öyle yapmamaya, engelli olan kendisini “ayrıcalıklı” ve “engelli” hissetmesin diye. Öyle de oldu. Olabildiğince kendisi ile barışık bir evlat yetiştirdi, O’ndan torunları oldu, görünüşte mutlu bir hayatları var, içlerini bilemem tabii.

Yıllarca bir suçlu aradı evladının engeli için. Hem kendisinin hem de eşinin geçmişlerini didik didik ederek taradı fiziksel engelin genetik olup olmadığını anlamak için. Genetik olsa ne fark ederdi, olmasa ne aslında… En sonunda suçluyu bulup şu sonuca vardı: Evladının engelinin tek suçlusu Allah idi! “Tabii Allah varsa!” dediğini hatırlıyorum. Yani, eğer Allah varsa da “suçlu” olduğu için, olmasa daha iyiydi…

Şunu düşünmeden edemedim: Tanıdığımın her iki evladı da sağlıklı olsaydı “Allah vardır ve suçsuzdur” mu diyecekti? Bunu sadece tahminen cevaplayabilirim: Hayır! Bence tanıdığım yine de Allah’ın varlığına şüphe ile yaklaşacaktı ama bu sefer “Eğer Allah var ise” bu suçsuz bir Allah olabilirdi belki…

“Tanıdığım en kuvvetli kadındı” dedim ya yazıma başlarken…

Etrafını öyle bir çekip çevirirdi ki patronun O olduğunu tek bir bakışı ile hissettirirdi hepimize. Dürüst, babacan, sevecen ve oldukça akıllıydı. Maalesef ki aklını çok beğenirdi… “Ben çocuğumun engelini aklımla O’na en az şekilde hissettirmeyi başardım” kelimelerini “Allah o zaman neredeydi” ile tamamlayınca aklının O’na verdiği zararı görmemek mümkün değildi…

Şimdi düşünüyorum: Ah be kadın!

Bu aklı, bu sabrı sana kim verdi? Diğer çocuğunun sağlıklı olmasını hiç sorgulamadın da sağlıksız olanı mı sorguluyorsun? Engelli bir çocuğa Allah’a isyan etmeden annelik etmenin sana ahirette kazandıracaklarını hiç mi düşün müyorsun?

Elbette kolay değil engelli bir evlada annelik etmek, Allah hiçbirimize bu sınavı vermesin. Ama eğer de verirse bununla başa çıkmanın yolu bir suçlu bulmak olmamalı. Bizler sağlıklı doğup bir kaza sonucunda bacaklarımızı kaybedip yatağa mahkûm da olabiliriz. O zaman suçlu kim olacak? Kazayı yapan mı, kazaya izin veren Allah mı?

İnsanız. Mutluluklar, mutsuzluklar, iyi ve kötü günler hep bizlerin yaşaması için var. Dünyada ne gelir bakımından, ne de sağlık bakımından adaletli bir şekilde yaşadığımız sözünü vermiyor ki Allah bize. Bize verdiği adalet sözü hesap günü ve Ahiret için geçerli. O gün insanların dünya hayatında yaşamayı tercih ettikleri yaşamlar üzerinden adaletle sorgulanacağımızı söylüyor Allah. Hayatını engelli olarak geçiren bir insan kendi hayatından, sağlıkla geçiren bir kişi kendi hayatından sorulacak. Yani dünyadaki sağlıklı günlerimizin de hesabını vereceğiz bir şekilde. Dünyadaki sağlıklı kişi belki de hesap günündeki sağlıksız kişi olacak. Dünya hayatında yaşadığımız mutsuzlukların olmasına izin veren Allah da, mutluluklara izin veren Allah değil mi?

“Tanıdığım en kuvvetli kadındı” dedim ya…

Aynı kadın bugün hasta… O kuvvetli kadın gitti, muhtaç, hasta bir kadın geldi. Aklı O’nu kurtaramıyor bu sefer. Allah’a inanan da yaşayabilir, yaşıyordur da bu durumu. Farkı; felaketlerin de mutluluklar gibi Allah’tan geldiğini bilince kaldırması, duruma sabretmesi daha kolay olur. Çünkü bilir ki inanan, dünyadaki sayılı günü tükendiğinde, Allah’a ve Allah’ın adaletine kavuşacaktır. Allah’ın varlığını kabul etmeyenler ise yok olma hissinin çaresizliği ile yaşayabildikleri kadar yaşarlar. İstediği kadar inkâr etsinler Allah’ı asla O’nun kurduğu düzenden çıkamazlar. Allah soruyor:

“Aklınızı kullanmıyor musunuz? (Hud 51)”


About the Author
Author

baharkalkavan

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website