Allah için düşünün kardeşlerim

“Selam”

 

(3 – AL’İ İMRAN 28:)

لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ  أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللّهِ  فِي شَيْءٍ إِلاَّ أَن تَتَّقُواْ مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ  نَفْسَهُ وَإِلَى اللّهِ الْمَصِيرُ

Mü’minler, mü’minlerden başkasını kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, o Allah’dan bir şeyin içinde değildir. Ve Allah, sizi kendisinden sakındırır. Ve dönüş Allah’adır.

 

(2 – BAKARA 257:)

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Allah, âmenû olanların dostudur, onları zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur, onları nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

 

(2 – BAKARA 40:)

يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُواْ نِعْمَتِيَ  الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُواْ بِعَهْدِي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ  وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ

Ey İsrailoğulları! Sizi ni’metlendirdiğim o ni’metimi hatırlayın ve ahdimi  yerine getirin. Ve Ben de size olan ahdimi yerine getireyim. Ve artık sadece benden korkun.

 

(2 – BAKARA 59:)

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ قَوْلاً غَيْرَ  الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ رِجْزاً مِّنَ  السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ

Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle  değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik.

 

(39-Zümer 28:)

قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ  لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Bu, çelişkisi  olmayan Arapça Kur’ân’dır. Umulur ki onlar, böylece takva sahibi olurlar.

 

(3-AL’İ İMRAN 119:)

هَاأَنتُمْ أُوْلاء تُحِبُّونَهُمْ وَلاَ  يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُواْ  آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ عَضُّواْ عَلَيْكُمُ الأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ قُلْ  مُوتُواْ بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

İşte siz böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “biz îmân ettik”  dediler, “Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi  bilendir.

 

(2-BAKARA 120:)

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça  ne yahudiler ve ne de  hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak işte o, hidayettir.” Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah’tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.

 

(5-MAİDE 52:)

فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ  يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٌ فَعَسَى اللّهُ  أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُواْ عَلَى مَا  أَسَرُّواْ فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ

Böylece, kalplerinde maraz bulunanların, “olaylar dönerse, bize bir musibet isabet etmesinden korkuyoruz.” diyerek onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Oysa ki  Allah’ın katından bir fetih veya bir emir getirmesi umulur ki, böylece onlar da  kendi içlerinde gizledikleri şeye pişman olurlar.

 

(4-NİSA 88:)

فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ  وَاللّهُ أَرْكَسَهُم بِمَا كَسَبُواْ أَتُرِيدُونَ أَن تَهْدُواْ مَنْ أَضَلَّ  اللّهُ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً

Öyleyse size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki grup oldunuz. Ve Allah, onları kazandıkları sebebiyle tersine çevirdi. Allah’ın dalâlete düşürdüğü kimseyi hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Ve Allah, kimi dalâlete düşürürse artık sen onun için asla bir yol  bulamazsın.

 

(58-Mücadele 2:)

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ  وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا  آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ  كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ  جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ  عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ  هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Allah’a ve ahiret gününe îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile  destekledi. Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?

 

(6-En’am 116:)

وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الأَرْضِ  يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللّهِ إِن يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ  إِلاَّ يَخْرُصُونَ

Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar.

 


About the Author
Author

Gokhan_X1

Leave a reply

Name (required)

Website