About the Author
Author

Meltemce

Askıda İnsanlık

Askıda İnsanlık

Yeryüzünün en “akıllı”, akıllı olduğu kadar da acımasız yaratığı nedir desem, herhalde hemen herkes “insan” cevabını verirdi tereddütsüz. Sadece kabuk kısmındaki yaklaşık 20 milyar, tamamı düşünüldüğünde, 80-100 milyar arası hücreye sahip gelişmiş beynine ve üzerinde taşıdığı “insan” etiketine rağmen, adının gereğini yapamayan, yani “insan” olamayan; Kabil’den bu yana kan döküp, yakıp yıkan bir varlığız vesselâm! Âleti yapan, yaptığı âletin esiri (daha&helliip;)
Tanrı’nın İki Dili

Tanrı’nın İki Dili

İnsanı diğer memelilerden ayıran en temel biyolojik özellik beynimizin, adına “korteks” dedikleri kabuk kısmı… Hele hele bu bölümün yaklaşık %40’ını oluşturan ön beyin bölgesi, bizi hayvanlardan ayıran davranış farklılıklarımızı belirleyen en temel kısım. Burası ne kadar gelişkinse, o denli “insan” oluyorsunuz. En zeki memeli hayvanlardan olan maymunlar ve yunuslarda yaklaşık %15 olan bu kısmın, insanda %40 oranında yer kaplamasının anlamını (daha&helliip;)
TANRI’ NIN ADALETİNİ SORGULAMAK

TANRI’ NIN ADALETİNİ SORGULAMAK

“İlâhi adalette zaman aşımı yoktur.” “Hayat tezatlarla dolu” deriz çoğu zaman. Kimi kötü insan, “nimet” içinde yüzer… En son hak edeceğini düşündüğümüz zalim kişiler, olmadık noktalara gelir, tepelerde oturur… Nice şımarıklar, varlığına varlık katar… Nice iyiler ise ezilir, cefa görür, gibi gözükür… Evet, “gibi gözükür” diyorum, çünkü bence işin aslı göründüğü gibi değil. Sadece algılama şeklimiz nedeniyle böyle olduğunu sanıyoruz. (daha&helliip;)
TANRIDAN NE BEKLİYORUZ?

TANRIDAN NE BEKLİYORUZ?

Bir sorum var sizlere. Hem de akıllara ziyan! Soru şu: Tanrı görünür olsaydı, nasıl olurdu? Meselâ beş duyumuzla algılayabilseydik O’nu… Birazcık hayal kuralım. Düşünsenize; içimizden biri bir suç işlese, anında yanında bitip, kafasına bir tane vurup cezasını anında veren… Ya da; birisi hırsızlık yaptığında hemen huzuruna çıkarıp, cezasını verdiği… Veya; biri haksızlık yaptığında dakikasında aynısını uygulayan; Gözle görünen, Elle tutulabilen, (daha&helliip;)
VATANDAŞIN SESİ, SOLUĞU

VATANDAŞIN SESİ, SOLUĞU

“Filozofların aydınlatmadığı toplumları şarlatanlar aldatır.” (Marquis de Condorcet) Sayın ilahiyatçılar, din âlimleri ve din hassasiyeti olan herkes, İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar karıştığı, ayırt edilemez gibi göründüğü bir zamanda yaşıyoruz. “Doğru” adına bilip uyguladığımız şeylerin, “iyi” ve “güzel” uğruna sarf ettiğimiz çabanın; tam tersi emellere hizmet eden tuzaklar olabildiğine şahit (daha&helliip;)
ALLAH’ A İNANMIYORUZ!

ALLAH’ A İNANMIYORUZ!

Bu cümle sizi rahatsız etti değil mi? “Tövbe estağfurullah”, ya da “nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim. Niye böyle bir cümle kurduğumu paylaşayım o zaman. İnsan, hem Rahmani hem de şeytani bir varlık. Yani birbirine zıt gibi görünen iki farklı özelliği bünyesinde barındıran, akıl sahibi bir varlık. Yaşam boyu insana yüklenen ödev; aklı işleterek “doğruyu” bulmak, onu yaşama geçirmek ve özgürleşmek (daha&helliip;)