Dinin gelenekselleşmesi, kulaktan dolma aileden, büyüklerden öğrenilir olması çok açık bir biçim de gerçek dinden uzaklaştırıyor. Bunun en açık örneklerinden biri de Allah’ın affetmeyeceği günah konusudur. Halk arasında ve geleneksel yaklaşıma göre Allah sadece kul hakkını ahirette affetmez. Bunun dışındakileri affedebilir. Buna göre Allah’ın insanlara “Bana ne ile gelirseniz gelin de kul hakkı ile gelmeyin” buyurduğuna inanılır. Hâlbuki dinin tek
(daha&helliip;)
Son günlerde yine, insanlara düşünce gücüyle hayatlarını yönetebilecekleri ve kaderlerinin tanrıları olduğu gibi safsatalar bolca aşılanmaya başladı.İçine girdiğimiz 10 yıllık mistik periyodun da etkisiyle bu tür inançlara eğilim daha da artmaktadır maalesef. Sürekli olarak belirttiğimiz gibi, ruhçu öğretinin temellerinden olan, insanın tanrısal varlık olduğu hurafesi; tıpkı panteizm, ruhbanlık, evrim, reenkarnasyon veya çilecilik gibi binlerce yıldır insanlığa benimsetilmeye çalışılmıştır. Çoğu zaman
(daha&helliip;)
ALLAH eşi benzeri olmayan kainatı yaradan Alemlerin Rab’binin adıdır. Arapca her kelime bir kökten gelir ALLAH kelimesinin kökü yoktur yani Arapça değildir .ALLAH tektir birdir Tanrı kavramı kişi ve kişlere göre değişir tek değil çokluk ifade eder.Önce insanların yarattığı tanrı(ateş put para) şu an paraya tapış çoktur para için her şeyi ruhlarını bile satarlar.İnsanları yaradan tanrı kitap ehli dinlerde herdine
(daha&helliip;)
Kelime anlamı ‘yaklaşmak’ olan kurban, samimi olan kulu Rabb’ine yaklaştırır. Kurban, Allah adına, O’na yakınlaşmak amacıyla, O’nun dışındaki herşeyi kurban etmektir. Tüm dinlerde uygulanan bir ibadet şekli olan kurbanın geçmişi, insanlık tarihi ile başlar. Amacından farklı uygulanan kurban, Kur’an’da, “…Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı…” (Bakara Suresi, 173) ayetindeki buyrukla aslına dönmüştür; kurban yalnızca Allah adına kesilecektir.
(daha&helliip;)
İnsan hayatında önemli anlar vardır, insanı uyandıran anlar…Aklımızın bir köşesinde hapsetmeye çalıştığımız bir fikrin hatırlanmasıylaaman Allah’ım dediğimiz, adeta silkinip kendimize geldiğimiz anlar… Geçenlerde okuduğum bir ayet sayesinde tam da böyle hissettim. 6 Enam Suresinin 94. ayeti bende tam da bu etkiyi yarattı. Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında
(daha&helliip;)
Kelebekler rengarenk kanatlarıyla usulca havada süzülmeleriyle her zaman insanlarda bir beğeni uyandırmıştır. Ancak onların hayatları hakkındaki gerçeği öğrenince herkes aynı zamanda onlara karşı bir acıma hisseder. Kelebeklerin sadece yaşamak için 1 günleri olduğunu öğrenen insanlar hemen “Böyle güzel bir yaratık sadece bir gün mü yaşıyor, ne kadar yazık” derler.. Ancak bilmezler ki bu durum insanlar için hiç de farklı değildir..
(daha&helliip;)
Tolstoy, Shakespeare’den sonra yabancı dillere en çok tercümesi yapılan yazar olmasına karşın bir türlü ciddiye alınmıyor. Öldüğünden bu yana geçen 100 senede yazdığı pek çok konuda haklı çıkmıştır, pasifist ve antimilitaristtir. Buna rağmen anarşistlerin babası olarak anılır. Oysa Tolstoy, kimsecikleri otorite kabul etmemezlik yapmaz, Allah’ı en büyük otorite olarak görür. Özellikle İtiraflarım’dan sonraki dönemde din ve ahlak üzerine yazdığı kitapları müthiştir.
(daha&helliip;)
Kıyamet gününde insanlar cennet ve cehennem ehli olarak iki gruba ayrılır diye bir söylenti olmasına karşın, Kuran şunu söyler: O beklenen müthiş olay olduğunda, Onun gerçekleşmesini artık yalanlayan çıkmaz. Kimini alçaltır, kimini yükseltir. Yerin sallanıp sarsılacağı, Ve dağların paramparça edileceği zaman, Artık o toz duman haline gelmiştir. Sizler de üç sınıfa ayrılırsınız. Mutlular ne kadar da mutludurlar! Mutsuzlar ne
(daha&helliip;)