ATEİSTLERİN düşünce çatısını incelediğimizde Yaşadığımız dünyanın “Yalan” olduğundan ve ölümden sonrasında başka bir hayatın var olup olmayacağını bilemeyeceğimizden ve Dinin- tanrının insan zekasının üretiği bir olgu olduğundan falan bahsederler. Tüm ateistik-agnostik vs. fikirleri bir araya getirip süzdüğünüzde aslında farklı yaklaşımlarlada olsa sonuçta benzer sözler söyleyen TASAVVUF EHLİ ile DE KARŞILAŞIRIZ. “ALEMLERİN HEPSİ HAYAL” “LA MEVCU DA-MEŞHUDA İLLA HU” VE Kur’ana
(daha&helliip;)
Bu da inançlı inançsız herkeslerden bolca duyduğumuz bir cümledir. Özellikle inançlı insanlar ‘Benim zaten kalbim temiz’ der ve birçok Allah yolunda çalışıp çabalayan insandan daha müsterih bir şekilde yaşamlarına devam ederler. ‘Namaz kılmıyorum ama kalbim temiz’, ‘Zekat vermiyorum ama kalbim temiz’, ‘Oruç tutmuyorum ama kalbim temiz’… Bu insanlar bence kendilerine karşı bile samimi değiller. Aslında pek çok insan nasıl biri
(daha&helliip;)
Kuran İnzali ve şartları ihmal ederek, sadece evrensel ilkeler yığını halinde gelseydi; “Bir defada indirilmeli değil miydi” diyen inkarcı kurnazlığıyla, bir süre sonra hayattan kopuk, anlaşılmaz ve elinde her türden yorumlara gebe bir seranomi metni olurdu Kur’an. Oldu da. Aksine evrensel mesajı es geçerek, yalnız tarihsel esasları gözetseydi de; ya, asla ulaşılamayan bir asr-ı saadet hayaline, yada bu hayale benzer
(daha&helliip;)
Son dönemlerde bilhassa Fazıl Say’ın twitter’da yazdığı mesajlar ve sonrasında hakkında açılan dava üzerine Allah’ın dinine söven, Allah’ın dini ile dalga geçenlere karşı ne yapılmalı sorusu çokça tartışılır oldu. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Allah Kuran’da dine karşı çıkanlara, dini inkar edenlere verilecek bir cezadan ya da zorlamadan bahsetmez. Dahası Allah, Peygambere bile “sen onlar üzerine zorba değilsin” demektedir. Zaten devlet
(daha&helliip;)
Huzur, hemen hemen bütün insanların ihtiyaç duyduğu bir ruh halidir. Huzurlu insan sağlıklı yaşar, sağlıklı düşünür ve stres gibi sıkıntı verici duygulardan uzak bir yaşam sürer. Bazı insanlar iyi bir aile ortamını, doğayı, hoş bir müziği ya da yoga gibi bedensel aktiviteleri huzurun anahtarı olarak görür. Yoğun yaşam mücadelesinde kendilerine ayırdıkları ufak zaman dilimleriyle huzuru yakalamaya çalışır. Oysa Allah’ın anılmadığı,
(daha&helliip;)
Kur’an’da “Allah yolunda” (fî sebilillah) kaydı düşülerek emredilenler: Cihad, hicret, infak. (bkn: Enfâl 74, Tevbe 19-20, Bakara 3, Bakara 190 vb…) Allah yolunda infak, mali bir cihattır, bir başka yönüyle bireysel maddecilikten toplumsal eşitliğe hicrettir. Maddecilik daim, ebedi değildir ve kaybedilebilir. Cenneti ise tam tersine ebedi nimettir. İnfak terim olarak “yarar veren bir şeyi ona muhtaç olan biriyle karşılıksız paylaşmak”
(daha&helliip;)
N-S(Sad)-B Nasib: Düzenlenmiş, tayin edilmiş, belirlenmiş paydır.(Ragıp el isfahani-Kavramlar sözlüğü) “Nasib konusunu “Kur’anın rehberliğinde sorgulamaya davet etmek istiyorum. “Yazık nasibi yokmuş” cümlesini mutlaka hepimiz duymuşuzdur. Maalesef kimilerimiz bu cümleyi belirli bir maksada binaen ve bilerek kullanır. Ve bu cümlede hipnoz edici olan anahtar kavram “nasib” tir. İnsanların, “nasib” konusunu kişiselleştirip, çok usta bir mantıkla kendilerince yorumladıklarını ve kullandıklarını birkaç tarikatı
(daha&helliip;)
Kıraat: Sözün Korunması Zulmün çığ gibi büyüdüğü ve toplumsal hayatı bir dişi örümcek gibi sardığı bir anda, kurandan kıraat ettiği ayetler ile vicdanından gelen Allah’ın DİRİLTİCİ RUHA kulak veren insan, o sesi takip etmeye devam eder. Çünkü bilir ki, egemenler yönetebilmek için önce kelimelerle oynarlar. Her çağda görülmüştür ki koyu karanlığın sebebi aslında kelimelerin genetiğiyle oynayan egemen zihniyettir. Kıraat işte bu noktada devreye girer. Doğru
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- …
- 79
-