Hadis temelli geleneksel inançların en önde gelenlerinden bir de kabir azabı inancıdır. Hatta bazı insanların cehennem azabından daha fazla kabir azabını merak edip korktuklarını bile görebilirsiniz. Oysaki Kur’an’da hiçbir ayette insanların kabirlerinde azap göreceklerine dair bir açıklama bulunmamaktadır. Kur’an ayetlerinden bir hüküm çıkarmak için örneğin kabir azabı konusunda şu şekilde net ve açık ifadelerin yer alması gerekir. “onlar kabirlerinde azap görürler”
(daha&helliip;)
Önceleri, “Kabir Hayâtı” idi. Sonra, “Kabir Azâbı” olarak anılmaya başlandı. Çünkü dedikoducu bir toplum olduk ve insanların emeğine haksız yere tecavüz ettik. Bunların üstüne alafranga tuvaletler eklenince, sidiğin üzerimize sıçramasına engel olamadık. O yüzden kabir hayâtımız, azâba döndü. Niye mi bu sebepler? Kabir azâbına bu 3 “temel” günahlar sebep oluyor çünkü. Gıybet, kul hakkı ve idrar sıçraması. Tabii bu uzun
(daha&helliip;)
Ne yazık ki geleneklerden vazgeçmek pek kolay olmuyor. Küçükken insanlara idolleri tarafından öğretilen bazı yanlış bilgiler var. İnsanlar da bunları kolaylıkla reddedemiyor. Kabir azabı da maalesef bu bilgilerden biri. Kur’an’da kabir azabıyla ilgili hiçbir ayet yoktur. Olmadığını bize gösteren ayetler vardır. Örneğin “Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden?” (Yasin-52) eğer ki kabir azabı olsaydı insanlar uyuduklarını söylemezler,
(daha&helliip;)
Kabir azabına delil olarak sunulan bir tek ayet vardır: -O ateş ki sabah akşam ona arz olunurlar. Ve o saatin vuku bulacağı gün: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!” 40 (Mü’min)/ 46 Oysa ki bu ayeti takip eden diğer ayetler, bu “ateşin” ahiretteki cehennem ile ilgili olduğunu ve Allah’ın hükmünden sonra olduğunu göstermektedir: -O ateş ki sabah akşam ona arz
(daha&helliip;)
Öldükten sonra insana ne olacağı konusu üzerinde çokça düşünülen ve maalesef Kurani olmayan tasvirler ve açıklamalardan dolayı aslında bir yandan düşünürken bir yandan da korkulan bir konudur. Korkularımız camilerde din görevlilerinin, okullarda din öğretmenlerinin ve sözde âlim-ulema diye bilinen kişilerin anlattıkları, münker-nekir adlı sorgu meleklerinin kabirdeyken yanımıza gelmeleri ile başlar. Ve sonra Kuran’da hiçbir yerde geçmeyen, tamamen uydurma hadislere dayanan
(daha&helliip;)