Halk dilinde kavramsallaştırdığımız ve Toplumsal Belleğimize yerleşmiş “Kul hakkıyla gelme” kavramsallaştırması ne derece doğru bir sözdür? ” İNSAN “ŞEHİT” BİLE OLSA -ÜZERİNDE KUL HAKLARI VARSA-, DİĞER BÜTÜN GÜNAHLARI BAĞIŞLANDIĞI HALDE KUL HAKKININ BAĞIŞLANMAYACAĞI BİLDİRİLEREK İLÂHÎ ADALETİN TEZAHÜRÜ İLE BÜYÜK İSTİKBÂLİN AZAMETİNE DİKKAT ÇEKİLMİŞTİR” Kuranın bütününden bakınca ; Kişisel- kişiler arası ilişkilerde yatay düzlemde insan -insan ilişkilerini düzenlemek için söylenmiş “MASUM”
(daha&helliip;)
Yazımıza attığımız başlığın konuya yabancı olanlar tarafından biraz yadırganacağını düşünüyorum, ancak Namaz ibadeti ile ilgili olarak ortaya atılan bazı düşünceleri bilenler için bu başlık pek yadırgayıcı gelmeyecektir. Son yıllarda Kur’an gündem edilmeye başlanması sevindirici bir durum olmasının yanısıra, aşırı ve geçmişteki haricilik benzeri yaklaşımlar maalesef bu düşünce içinde de baş göstermektedir. Bu tür yaklaşımların sebeblerinden en başta geleni Kur’anı salt
(daha&helliip;)
Günümüzde bizler, İslam’ı öyle yanlış bilgilerle yaşıyoruz ki, inanın farkına varabilsek, üzüntümüzden kahroluruz. Din ve iman hata götürmez. Onun içinde bir sarraf misali, çok dikkatli ve hassas olmalıyız. Bizlere Kur’an ı sizler anlayamazsınız diyenlere inandığımız için, Yaradan ın bizlere tebliğini ilk elden alma şansımızı da kaybetmişiz. Böyle olunca da ellerimizle RUHBAN sınıfı yaratmışız. Hâlbuki İslam dininde, ruhban sınıfı yoktur. Allah
(daha&helliip;)
Kuran’da sadece ortak koşanlardan bahsedildiği, Allah’a inanmayanlara hiç değinilmediği iddiasında bulunanlar var. Durumun böyle olmadığını göseren ayetlere örnekler: HAKKA 33. Çünkü o, Yüce ALLAH’a inanmıyordu. NİSÂ 38. Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır. TEVBE 45. Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri
(daha&helliip;)
Yunanda, Rönesansta vs. çağlar boyunca, din ile, bilimi ayrıştıran ve uzlaştırmaya çalışan insanlar olmuştur. Din alanında, Ruhbanlığa karşı gelişen tepkiler yüzünden bilimi ayrıştıranlar sürekli olagelmiştir. Bu ayrışma, ” İslamla” asla bağdaştırılamıyacağı halde maalesef bize de sirayet etmiş bu hastalık. İslam da “Ruhban” sınıfı yoktur. Herkes yaptığından sorumludur. Hangi meslek gurubunda olursa olsun… Bilim sürekli kendi dinamik yapısı içerisinde değişip gelişir,
(daha&helliip;)
Bilim Bilmekten Gelir… Varsayalım ki Tanrı yok! Tanrı yoksa hiçbir şey yoktur. Olan şeyler olmayan şeylerden var olamaz. Fiziksel, tabiat inançlı bir var oluş bile düşünseniz bir ilk neden şarttır. Varoluşu kendinden olan hiçbir şey, hiçbir örnek getiremezsiniz. Yağmurun ve karın yağması da, bulutların yer değiştirmesi de, karadeliklerin oluşması da, tırnağınızın kanaması da, dövizin ederinin düşmesi de bir sebebe ve hatta
(daha&helliip;)
Bu yazımda, rüya konusu üzerinde konuşmak ve bu konuyu Kur’an ışığında aydınlatmaya çalışmak istiyorum. Çünkü rüya konusu, her toplumda çok farklı algılanmış hatta bu konu, insanların kendi çıkarlarına kullanılmasında aracı yapılmıştır. Bu konuda ciltlerce kitaplar yazılmış, rüyada görülen her şeye bir anlam verilerek, toplum adeta yönlendirilmeye çalışılmıştır. Önce Kur’an rüya konusunda, nasıl bilgiler veriyor ona bakalım. Allah uykuyu, geçici ölüme
(daha&helliip;)
Medyada ‘’Enerjicilerden ve onların BASILI yayınlarından artık sıkça bahsediliyor…. Evet Atom altına indikçe Kâinat bir Enerji alanıdır. Kısmen doğru olduğu gözüküyor, fakat HAKİKAT BUNDAN İBARET DEMELERİ ve Tüm evreni sadece zıtlıktaki tekilliğe indirgemeleri oysa eş olmakta, çiftlik olgusudur, zıtlıkta çiftlik, olgusudur. Hangi bilinç düzeyinden kıyas yaparak Kâinatın yaratılış mucizesine sınır koyup kâinat ‘’enerji-ışık-gölge’’oyunudur diyip zıtlıktaki tekilliğe oluşumu hapis ediyoruz. Üstelik
(daha&helliip;)