Peygamberimize vahyedilen şeyin yalnız Kur’an olduğu gerçeğine dikkat çekildiğinde: “Rivayet edilen hadisler de peygamberimize vahyedilmiştir” ya da “Peygamberimize Kur’an dışında bir de hikmet verilmiştir” denilir. Oysa Kur’an ayetleri gerektiği gibi incelense peygamberimizin Kur’an dışında bir vahiy ile muhatap olmadığı, hikmetin tüm peygamberlere ve Allah’ın dilediği kişilere verdiği bir bilgelik olduğu ve aynı zamanda Kur’an’ın da hikmetlerle dolu bir kitap olarak
(daha&helliip;)
Tasavvuf ve tarikat kültüründeki yaygın hatalardan biri de rabıtadır. Rabıta tasavvuf terimidir ve etimolojik açıdan ‘birleştirmek’ ‘bağlamak’ anlamına gelmektedir. Uygulama açısından bakıldığında tarikat geleneği içinde müridin şeyhine odaklanarak şeyhi üzerinden Allah ile bağlantı kurması demektir. Mürid şeyhinin iki kaşının arasını hayalinde canlandırarak şeyhinden yardım ister. Geleneksel uygulamada söz konusu bu bağ yaşayan bir şeyh ile kurulabildiği gibi ölmüş şeyhlerle de
(daha&helliip;)
GERÇEKTEN anlamadan yapılacak her türlü anma, ne için yapıldığı bilinmeyen ama yerine getirilmesi gereken bir görev gibi görülür. Durum böyle olunca da bir gün, bir hafta ya da en fazla bir yıl ile sınırlandırılmış anma programları yapılır. Bazen bir gün, bazen de bir yıl birini anma yılı olarak ilan edilir. Tarihte iz bırakmış ya da tarihe yön vermiş kişiler anılmayı
(daha&helliip;)
HER yazı ya da mesaj kendi içinde bir anlam taşır ve anlaşılmak için yazılır. Allah tarafından insanlığa indirilmiş vahyin muhatabı bütün insanlar olmasına rağmen bu vahyin mesajlarının insanlar tarafından anlaşılmaz olduğunu düşünmek akla aykırıdır. Bazı kişiler “Biz Kuran’ı anlayamayız. Kuran anlaşılmaz”şeklinde cümleler ile gerçeğe uygun olmayan sözler sarf ederler. Bu türden bir iddia bir anlamda “Allah bu kitabı göndermiş ama ne anlatmak
(daha&helliip;)
SORUMLULUK bilincine sahip erdemli kullar, en güzel şekilde Allah’ın kurallarına uyarlar. Allah bize doğru olanı eğri olandan ayırmamız için gerçeği apaçık gösteren deliller indirmiştir. Allah, kötülükten sakınan ve erdemli olan kullarını rızası ve cennet mükâfatları ile müjdelemiş, zulmederek haksızlıklara sapan kullarını ise uyarıp tehdit etmiştir. Allah’ın bizi uyarması bile sonsuz rahmetinin bir neticesidir. Allah böylece bizi kötülüklerden alıkoymak istemektedir. Kurallar
(daha&helliip;)
Küçük yaşlardan itibaren Allah ile korkutulmuş bir toplumda; Allah’ın sevginin, rahmetin ve tüm güzelliklerin kaynağı olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesine şaşırmamak gerekir. Allah’ın sevgisini kaybetmek ile değil, bize ceza verip azap etmesiyle korkutulmuşuz. Bu korku sebebiyle çoğu zaman farkında olmadan, Allah ile olan en doğal sevgi ve güven bağımızı bozmuşuz. Yaptığımız hatalar çocuktur denilerek hoş karşılanmamış ve bazı büyüklerimizden “Allah
(daha&helliip;)
Kur’an’ı anlayarak ve düşünerek her okuduğumda, çok farklı gerçekleri görüyorum, şükürler olsun. Sanki ayetler günümüzde yaşanan olaylar için indirilmişçesine, bizlere rehberlik yapıyor. Kur’an’ı okurken bir ayet özellikle dikkatimi çekti ve ayeti okurken, Atatürk’ün mecliste yaptığı ve çok yanlış anlamlar yüklenen, bir konuşma geldi aklıma. Ondan bahsetmeden önce okuduğum ve dikkatimi çeken ayeti önce sizlerle paylaşmak istiyorum. Nisa 153: Ehli kitap,
(daha&helliip;)
“Allah’ın dosdoğru yoluna ileten tek kitap Kur’an-ı Kerim’dir…” Kur’an’ı okuyup anlamayan ve düşünüp aklını kullanmayan, sadece ‘iman ettim’ diyen Müslümanların en çok çarpıttığı konulardan birisidir “elçiye/peygambere itaat”… ‘İman ettik’ dediğimiz kitabımızın birçok ayetinde geçer bu “itaat” emri… Kur’anı’n genelinde “elçiye/resule itaat” olarak geçer. Ama ben yine de elçi/peygamber ayırımı yapmadan konuyu ele alacağım. Çoğu Müslümanın kitabımızdaki “elçiye/peygambere itaat” kavramından çıkardığı
(daha&helliip;)
- ‹
- 1
- …
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- …
- 531
- ›