Biz de Namusluyuz!

  Necip Fazıl’ın “Çerçeveler (3)” adlı kitabında namus başlıklı bir yazısını okumuştum gerçekten çok güzel, bu yüzden paylaşmak istiyorum. Bu yazı “bizde ahlaklıyız!”, “bizde namusluyuz!” ve “bizim de kalbimiz temiz!” diyenlere ithaf olunur… Namus Tüccar… Partili… Partisine ve sözde hayır cemiyetlerine, şahitler huzurunda yardımı bol… Fakir komşusu acından ölecek olsa, Allah huzurunda bir dilim ekmek vermez. Emrindeki karaborsa şebekesi ve (daha&helliip;)

Doğru Olanı Seçmek…

  Hepimiz hayatımız boyunca birçok kez seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Bu seçimleri yaparken göz önünde bulundurduğumuz kriterler ne yazık ki dünya hayatından alacağımız fayda ile karşılaştırılıyor. Yaşadığımız hayatın sonunda bir ölüm gerçeği olduğunu unutarak kendimizi bu dünya hayatına kaptırıyoruz. Okulumuzu, işimizi, eşimizi seçerken bizim için en önemli etkenler bunların imanımıza katkısı ve inançlarımızı kötü yönde etkilememesi olması gerekirken yapılan tercihlerde (daha&helliip;)

Hakkın Yerini Batıl Alınca…

Allah dinde zorlama yoktur der. Hiç kimse karşısındaki bir insanı, kendisi gibi iman etmeye zorlayamaz. Çünkü hepimiz imtihandayız, her Müslüman kendi imtihanını yaşamakla bizzat mükelleftir. Daha açıkçası kendi imtihanını, başka kişilere havale edemez, onların sözleriyle yaşayamaz. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, imtihanımızın da kaynağı yalnız Kur’an dır. Kur’an terbiyesi alan bir Müslüman, hiçbir zaman kendisini temize çıkartarak, karşısındaki (daha&helliip;)

Şeytan’ın Allah’a İsyan Etmesi Garip mi?

  İnsanların imtihan olmaları için onları kötüye yöneltecek bir güç olarak vardır iblis. Düşünün ki, şeytanın vesveseleri ve benlik olmasa insan hiç günah işlemez ve imtihanın anlamı kalmaz. İblisin bu isyanı insana olan kıskançlığındandır. Allah’a isyan etmemiş, sadece Allah’ın ondan üstün kıldığı insana öfke duyarak insanları kötülüklere sürükleyeceğini bildirmiştir:   Nisa suresi 119. ayet: Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını (daha&helliip;)

Neden “Sadece Kuran”? (Birinci bölüm)

Okuma kılavuzu: Yazının tamamı http://www.scribd.com/st3792 adresinden indirilebilir. Bu yazı önyargı ile okunacak bir yazı değil. Hiç bir düşünce kalıbına, kampına, siyasi akıma bağlanmayan, unvansız, dini eğitim almamış biri tarafından, herkes okusun diye kısa yazıldı. Bu yazı yeni bilgi içermez, gün gibi ortada olanın beyanından ibaret. Ancak gün gibi ortada olanın fark edilmesi çoğu zaman çaba gerektirir. İlk bölüm sadece Kuran’ın izlenmesi (daha&helliip;)

Faizden Uzak Durmak!

Geçen akşam aslında nerdeyse her akşam seyrettiğim,  son günlerde sık sık izlediğimiz bir reklam filmi gözüme çarptı. Eminim bir çok kişi hangi reklamdan bahsettimi anlayacaktır. İki kişi tramplenin üstünde duruyor. Aşağıda içi altınlarla dolu bir havuzda insanlar mutluluktan ellerini çırparak yukarı bakıyorlar. Hepsi çok mutlu çünkü içi altınlarla dolu havuzda yüzüyorlar ve o kazanç onların. Tramplenin üstündekilerden biri diğerine “Millet (daha&helliip;)
Yılbaşını Kutlamak Caiz midir?

Yılbaşını Kutlamak Caiz midir?

“Yılbaşı” kutlamaları toplumumuzun hatrı sayılır bir kesimi tarafından dine aykırı olarak yorumlanır. Kanımızca bu hususun ardında “Yılbaşı”nın “Noel” ile karıştırılması yatmaktadır. Hıristiyan inanışına göre İsa Peygamber’in doğum günü olarak kabul edilen Noel 24 Aralık akşamı ve 25 Aralıkta kutlanır, yılbaşı ise 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan gece kutlanır. Esasen ne Noel’i ne de yılbaşını kutlamakta dini bir engel vardır.  Şimdi (daha&helliip;)

Kuran-ı Kerim ve Dinin Evrenselliği…

Kuran’da Allah bizlere dinini kemale erdirdiğini belirtiyor. Yani Âdem Peygamberden itibaren Allah peygamberleri aracılığıyla din göndermiş, bu dinlerin temel mesajı aynı olmakla birlikte bu dinler arasında gönderildikleri toplum ve dönem nedeniyle çeşitli farklılıklar olmuştur. Allah, Peygamberimiz ve O’nun aracılığıyla gönderdiği Kuran ile dinini kemale erdirmiştir. Yani Kuran’ın indirilmesinden itibaren Kuranla muhatap olma şansı olan herkesin inanmak ve uygulamakla yükümlü olduğu (daha&helliip;)