“Bilim ve Din Üzerine” Duyularımız… Beş tanesini net olarak tanımlayabiliyoruz: Görmek, işitmek, koklamak, tatmak ve dokunmak. Ama gelin görün ki bu net olarak tanımlayabildiklerimiz bile bizi yanıltabilir ve hatta gerçek olmayabilir. Maddenin gerçekliğini iddia ve kabul eder şekilde yaşayan bir dünyada, enerji için savaşlar yapmamız ve aşksız, duygusuz yaşayamamamız ne kadar manidar! Metaya erişmek için didinmenin, tacı başa takmanın hedef
(daha&helliip;)
Ben de senin gibi toplumun doğru ve yanlışlarına bakarak bu hayat serüveninde bir yol seçmiştim. Toplumun inancı neyse adımlarımı ona göre atmıştım. Bu inanç uğruna birtakım çalışmalar ve araştırmalar yaparak da inandığım değerin temelini sağlamlaştırmaya çalışıyordum. Sonra ne oldu biliyor musun? Zaman içinde inandığım değerler üzerinde çelişkilerden oluşan garip bir rüzgarın estiğini farkettim, ama aldırış etmedim. Belki benim ‘akıl
(daha&helliip;)
“Kitabı Korumak Kimin Görevi?” Kuran… Okumasak da inandığımız kitap! Allah’ın sözü. Çok değerli. Belki de bu yüzden uyarıp duruyor birileri bizi. Onu korumalısın diye. Sanki İsrailoğullarının ahit sandığını taşıyor gibi hissediyoruz bazen. Onlar da Tevrat’ı taşıyıp duruyorlardı ama ileri gelenleri içine bakılmasını bile büyük suç sayıyorlardı… Yoksa aynı şey mi başımıza geliyor! Biz de Kuran’ı ahit sandığına mı koyduk da,
(daha&helliip;)
“Ben ibadetimi ana dilimle, anladığım dil ile yapıyorum.” Nisa Suresi 43: Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahud kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve
(daha&helliip;)
Araştırdığımızda iki tür “peygamber” algısıyla karşı karşıya olduğumuzu anlarız. Peygamberi beşer olarak kabul edip “örnek” alıp, “Kur’an”ı merkeze alıp yaşamaya çalışanlar bir tarafta, Mezhep ve tarikatların önderlerinin söyledikleriyle amel edenler, peygamberi “taklit” etmeye çalışanlar ve peygamberi yüceltmek adına Elçiyi melek peygamber konumuna taşıyanlar diğer bir taraftadırlar. Sizce Nebi- Elçimizin örneklik vasfı taklitle özdeşleştirilebilir mi? Aslında taklit etmeye çalıştığımız bir kişi
(daha&helliip;)
35-Fatır 29: Muhakkak ki Allah’ın Kitabı’nı okuyanlar, namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infâk edenler, asla kesilmeyecek bir ticaret ümit ederler. 21-Enbiya 10: Andolsun ki; içinde, sizi zikreden bir kitap indirdik. Hâlâ akıl etmez misiniz? 96-Alak 1: Yaratan Rabbinin İsmi ile oku. Pek çok insan günahlarından pişmanlık duyuyor. Doğruyu bulamayınca çözüm de bulamıyor. Günahlarından arınmak istiyor,
(daha&helliip;)
Konu para olunca babasını bile tanımayan insanlarız. Zaten Allah da bunu bildiği için iki lafından biri: “Sevdiğiniz şeylerden harcayın”, “Zekat verin, dağıtın…” Oysa biz, para dağıtmakla mükellef olanlar, bırakın para dağıtmayı, bir de bankada para biriktiriyoruz. Bankada para biriktiremez miyiz? Elbette biriktirebiliriz. Ama bunu ne niyetle yapıyoruz? Şüphesiz ne niyetle yaptığımızı Allah biliyor. Kenara üç beş kuruş atıp kendini emniyete
(daha&helliip;)
“Madem İnanıyorsunuz Neden Tam Aksini Yapıyorsunuz?” Son tevhid dini olan İslamiyetin tek ve değiştirilemez kaynağı Kuran’dır. Bunu ilk söylediğinizde herkes kabul eder. Oysa bunu diliyle kabul edip icraatte kabul etmeyenler çoğunluktadır. Çoğu inanan Kuran’ı övmek için över, içinde ne olduğunu bildiği için değil! Ama birimiz çıkıp, işte biz dinimizin tek kaynağının Kuran olduğunu bildiğimizden onun dışındaki kaynakları din hükmü verecek
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- …
- 48
-