Adab-ı muaşeret, görgü kuralları demektir. Her nedense görgü kuralları denince akla ilkin çatal bıçağı hangi elle tutmak, ağız açık şekilde yüksek sesle gülmemek, esnerken sol elle ağzını kapatmak, sokakta yürürken yere tükürmemek, çöp atmamak gibi basit günlük olaylar gelir. Oysa adab-ı muaşeret bir toplumun uygarlık düzeyini, medenileşme ölçeğini gösterir.İnsanlar sosyal varlıklardır. Bir toplum içinde hayatlarını devam ettirirler ve o toplumun
(daha&helliip;)
Çocukların din adına sünnet ettirmek sapkınlıktır, şirktir, kendini ve Kur’anı bilmezliktir, ondan uzaklaşmaktır, peygamberimize iftiradır, Allah’ın hükmüne ortaklıktır, şeytanın ayak izini takip etmektir, düşünmeden yapılan bir gelenektir, Yaratılışı değiştirmektir…… Kur’an da hiç geçmediği halde geleneksel uygulamaları din diye devam ediyorsanız , peygamberler dönemindeki geleneklerinden ve putlarından vazgeçmek istemeyen cahillerden ne farkınızın olduğunu söyleyebilir misiniz? Çünkü siz din adına yaptığınız şeyleri Kur’an da olup olmadığına bakmıyorsunuz,
(daha&helliip;)
Ehli sünnetçiler Kuranı terk ettiklerinden, alimlerine Kuran hakkında en temel soruları sorduğunuzda bile size aptal aptal baktıklarını göreceksiniz. Düzinelerce ayet referans verdiğimiz halde, bu ayetler ehli sünnetçiler çok yabancı gelmektedir. Neden? Çünkü bunlar hiç bir zaman bu ayetlerin gerçek anlamlarına dikkat etmemişlerdir. Onun içindir ki Allah Resulü KIYAMET gün bu şikayette bulunacaktır. Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim!
(daha&helliip;)
Pazar günü ulusal bir gazetedeki bir test dikkatimi çekti. Ardından önceki haftalarda yayınlanmış olanlara da bir göz attım. Sorular insanın yaşamına dair konu başlıklarından oluşuyor. Adım adım soruları izliyor, her soru için verilmiş olan dört seçenekten birini işaretleyerek sonuçta kendinizi tanıyorsunuz(!) Okuduğum testlerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum. Test 1: İlk testin konu başlığı şöyle: “Herkesin bir iyi bir de kötü
(daha&helliip;)
İnsanı, “işittik ve itaat ettik” demekten alıkoymaya çalışan etkenlerden en önemlisi, ‘heva’, yani insanın bencil tutku ve istekleridir. Hevanın kaynağı ise insanın içindeki ‘nefs’idir. Nefis, Kuran’da bildirilen ifadesiyle “… var gücüyle kötülüğü emredendir…” (Yusuf Suresi, 5) Şeytanın kontrolü altındaki nefis, hiçbir zaman insanın iyiliğini istemez. Bu nedenle insan, nefsinin kendisine vereceği emirlere karşı son derece dikkatli olmalıdır: İnsanlardan öylesi
(daha&helliip;)
Allah Katında kadınların erkeklerle bir tutulmadığı iddiasının dayandırıldığı Kur’an ayetlerini tek tek incelemeye devam ediyoruz: Nisa Suresi’ndeki ayetler: 34- Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’ Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse
(daha&helliip;)
Kadın sorunlarının Kur’an ahlakının yaşanmasıyla çözülebileceğini anlatmaya çalıştığım yazıma birkaç yazar arkadaştan eleştiriler aldım. Bir yazar arkadaşım ciddiyetimden kuşkuya düşerek şaka yapıp yapmadığımı soruyor, diğer arkadaş ise yorumunda şöyle yazıyordu: “Nisa süresinden örnek vererek, kadın-erkek eşitliğinden söz ediyorsunuz. Bir zahmet yine Nisa Suresi’nde 4, 11, 14, 15, 34 ayetleriyle Bakara süresinin 228 ve 282 ayetlerine bakarsanız, Allah katında kadınların erkeklerle
(daha&helliip;)
Rabbe Güvenip Dayanmak Gerçekten biz Rabbe Güvenip dayanıyor muyuz? Günümüzde materyalist mantığından sıyrılıp Akıllı bir tasarımın varlığının şahadetliğini yaptığımız bilim ve felsefesinin arifesindeyiz. Akıllı tasarımcılarının bir yaratıcının varlığının ve birliğinin var olduğunu kabul ettikleri veya sorguladıkları bir devredeyiz. Sorgularken de metafizik-dogma –din diye adlandırdıkları bir sahaya başvurmadan yaratılışın tanımlayamadıklarını gözlemlemekteyiz. Bilimin geldiği şu an ki son nokta parçacık fiziğidir. Atom
(daha&helliip;)