Namaz kılmak ve oruç tutmak İslam dininin en önde gelen ibadet şekillerindendir. Buna rağmen günde bir kaç kez kılınan namaz ve 30 gün tutulan oruç, birçok kişi tarafından çalışma imkanları, iş verenin bu konuya sıcak bakmaması veya çalışma arkadaşları tarafından kınanma sebebi ile terk edilmektedir. Özellikle “mavi yakalı” olarak adlandırdığımız iş ortamlarında İslam’ın şartlarını yerine getirmek kimi zaman oldukça zorlaştırılmaktadır.
(daha&helliip;)
Sabah uyanınca yataktan kalkıyoruz, kahvaltımızı edip günlük ihtiyaçlarımızı gördükten sonra işe veya okula gitmek için evden çıkıyoruz. Gün ortasında öğlen yemeğimizi yiyor, arkadaşlarımızla konuşuyor, şakalaşıyor, kimi zaman sevinip kimi zaman üzülüyoruz. Akşam olup da eve geldiğimizde yemeğimizi yiyor, biraz sohbet, biraz dizi derken yatma vakti geliyor ve uyuyoruz. Bu bir günlük serüvende bazılarımız namaz kılıyor bazılarımız onu da yapmıyor… Yukarıda
(daha&helliip;)
Nedense hacca-umreye gitmek fikri ortaya atılınca genelde aldığımız tepki “daha erken” manasına gelen yorumlardır. Kimse hacca gitmeye genç yaşta hazır değildir. Toplumumuzda sanki hacca gitme yaşı 70 ve üstüymüş gibi kabul görmektedir. Oysa 70 yaşına kadar yaşayacağımızı bize kim garanti etmiştir? Allah izin verir de 70 yaşımıza gelsek bile sağlıklı olacağımızdan emin miyiz, o yaşa geldiğimizde hacca gitme imkanına sahip
(daha&helliip;)
Merhametli Şefkatli Allah’ın Adıyla (Bismillahirahmanirahim). Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti olan bu cümle belki de tüm dünyada asırlardır en çok tekarlanan kelimeler topluluğudur. Her namaza başlamadan okunmasının yanında birçok müslüman tarafından da gün içinde sıkça kullanılmaktadır. Çoğu kez ağız alışkanlığı olarak kullandığımız “merhametli, şefkatli Allah’ın adıyla” cümlesinin aslında ne kadar da koruyucu ve sevgi dolu olduğunu genellikle düşünmeyiz. Ama bu kısacık
(daha&helliip;)
Hangimiz günü kurtamak için o “beyaz yalanlardan” söylemedik ki? Yapmayacağımızı veya yapamayacağımızı bildiğimiz halde sırf başımızdan savmak için “Tamam” demedik ki? Bazen de tüm iyi niyetimizle kalp kırmamak için yapmaya niyetimiz olmayan şeyler için “Yaparım” demedik mi? Evet dedik ama doğru yapmadık. Zira Allah, Kuran’da: Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük günahtır.” Saff
(daha&helliip;)
Allah, Kuran’da, bize, bu dünyada ne yapmamıza izin verip neden kaçınmamız gerektiğini açıkça belirtmiştir. Yapılmasını yasakladığı şeylerin bir kısmının hesabını ahirete bırakırken bazıları için bu dünyada da ceza verilmesini söylemiştir. Kuran’a göre; “Zina eden erkeği zina eden bir kadın veya putperest bir kadından başkası nikâhlayamaz. Zina eden kadına gelince, onu da zina eden bir erkek veya putperest bir erkekten
(daha&helliip;)
Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter. Ahzap/3 Aslında dünya hayatını, çektiğimiz sıkıntıları, kafamıza taktığımız sorunları, dert edindiğimiz konuları ne kadar kolaylaştırabilecek hatta kimi zaman da yok edebilecek bir ayet. Kuran, onlarca ayetinde kullarına vekil olarak Allah’ın yeterli olacağını, sorunlar karşısında inananlara en yakışan davranışın tevekkül etmek (Allah’a dayanıp güvenmek) olduğunu söylüyor. Nedir tevekkül etmek? Korkular, endişeler, kötü olaylar karşısında
(daha&helliip;)
Allah yolunda mallarını harcamak (infak etmek) Kuran tarafından tavsiye edilmiş ve övülmüştür. Genel kanı olarak bilinen kırkta bir oranı Kuran’da belirtilmemiş, Allah yolunda harcamanın miktarı insanlara bırakılmıştır. “Onlar, bollukta da, darlıkta da infak ederler…” (3/134) denilerek; ister fakir olsun ister zengin olsun herkesin bu konuda üstüne düşeni yapması söylenmiştir. Aslında bu yaklaşım ile amaç, zekatı, en azda tumak değil bilakis
(daha&helliip;)
