Günümüzde İslam ı topluma anlattığını zannedenler, Kur’an ı herkesin anlayamayacağını, onu Arapça bilen ilim tahsili yapmış kişilerin ancak anlayabileceğini, Arapçanın da her dile tam çevrilemeyeceğini anlatırlar. Hâlbuki Allah yemin ederek, Kur’an ı kullarım anlayabilsin, hiç kimseye muhtaç olmasın diye kolaylaştırdığını, nice örnekler vererek açıkladığını söyler Kur’an da. İlginçtir rivayet edilen hadislerde günümüze Arapça yazılı olarak gelmiştir ama onu tercüme ederken,
(daha&helliip;)
Kuran’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı bir yaklaşımın kuvvetlendiği ortamda, insanlar dini farklı farklı anlamaya başlamışlardı. Bu tablo, İslam’ı anlama ve yaşamada birbirleriyle uzlaşmayan, dini konularda ayrılığa düşen farklı düşüncelerin, kamplaşmasına ve mezheplerin doğmasına sebep oldu. Bu ortamda mezhep bağlıları, kendi düşüncelerinin haklılığını ispat edip halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek
(daha&helliip;)
Bu sitede kaleme aldığımız yazılarda, hadislerin Kuran’la, birbirleriyle, mantıkla, insafla çelişmesini örnekleri ile uzun uzun anlatmaya çalışmamız Kuran’ın dini kaynak olarak yeterliliğinin ve aksi görüşlerin içine düştükleri çelişkiler ile mantıksızlıkların açığa çıkması içindir. Kuran’ın yanına kaynak olarak ilk konulmaya çalışılan hadis olmuştur. Hadisin bile Kuran’ın yanında dini kaynak olamayacağının anlaşılması, mezhep imamlarının, birçoğu hadislere dayandırılmış, önemli bir kısmı ise hadisten
(daha&helliip;)
Özellikle Hadis Usulü’n’de sahabenin adaletinden çok, sahabenin kim olduğu üzerinde düşünmek gerekiyor. Kanaatimce mezheplerin sahabenin adaleti konusuna yaklaşımı ideolojik. Örneğin; Mutezile, köken ismini (her ne kadar ihtilaf olsada ) cemel ve sıffin savaşlarında tarafsız kaldıklarından dolayı alıyorlar. Bu tarafsızlık dan dolayı, savaşan her iki tarafı da haksız görüyorlar. Bundan dolayı da Mutezile de sahabenin adaleti konusunu farklı şekilde ele alınıyor.
(daha&helliip;)
Kuran’da yer almamakla beraber uydurma hadislerle engellenen kadın haklarından bir diğeri de yöneticiliktir. Buhari’de aktarılan bir hadiste “İşlerini kadına havale eden bir topluluk iflah olmaz” (Buhari, “Megazi”, 84, “Fiten”, 17; Tirmizi, “Fiten”, 75; Nesai, “Adabü’l-Kudat”, 8) denilmiştir. Bu konuda “İşleriniz kadınlara kalırsa sizin için yerin altı, üstünden daha hayırlıdır”( Tirmizi, “Fiten”, 78) hadisi de mevcuttur. Bu ve bunlar gibi hadisler
(daha&helliip;)
Allah’ın yasaklamadığı bir şeyi Peygamber yasaklar mı? Buna hakkı var mıdır? O Müslümanların en iyisi ise böyle bir şeye kalkışır mı? Elbette kalkışmaz. Aşağıda yer verdiğimiz ayetleri alan ilk kişi olan Peygamberimiz, nasıl olur da onlara aykırı hareket edip Kuran dışında hükümler koyar. Allah Kuran’da her şeyi açıkladığını söylemekteyken, unutkan olmadığını söylemekteyken Peygamberimiz çıkıp da Kuran dışında şunlar da haram
(daha&helliip;)
Bizler ne yazık ki, rivayet hadislere gösterdiğimiz saygıyı, Kur’an ayetlerine göstermiyoruz. Onun içinde Kur’an ın gerçekleri ile buluşamıyoruz. BİR MÜSLÜMAN IN ÖLÇÜSÜ YALNIZ KUR’AN OLMALIDIR. Eğer Kur’an ın dışından farklı ölçü Kullanırsak, inancımız mutlaka Kur’an ile çatışır ve ters düşer, bunu asla unutmayalım. Doğru tekdir, oda Kur’an dır. Kur’an a uymayan, onayından geçmeyen hiçbir söz, bir Müslüman ı bağlamaz. SİZCE
(daha&helliip;)
Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilmek için öncelikli olarak dinin kaynağının ne olduğunun netleştirilmesi gerekir. Bu noktada önemli bir ayrım çıkmaktadır karşımıza: Dinin kaynağını belirlerken dinin sahibi olan Allah’ın İlahi kelamına başvurmak ya da geleneksel yorum ve kabulleri esas alarak Allah’ın sözünün yanına insani söz ve yorumları katmak. İlk yol Kur’an ayetleri tarafından belirlenen yoldur. İkincisi ise Peygamberimiz’e atfedilen hadisler,
(daha&helliip;)