Kader inancı İslam’da olduğu gibi bir çok dinde anlaşılması en zor meselelerden biridir. Hristiyanlıkta Allah Adem’i yaratır cennete koyar, onun bir parçası olarak da Havva’yı yaratır ve Adem’e şöyle söyler; “İyiyi ve kötüyü bilme ağacından kesinlikle yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaradılış 2:17) Adem Allah’ın emrine karşı çıkar ve o ağaçtan yer. Hristiyan inancına göre Adem’in bu günahı
(daha&helliip;)
Ebu Hureyre’den ve Abdullah bin Ömer’den nakledilen ve kadınları “uğursuzluk” ile ilişkilendiren bir hadis şöyledir: “Uğursuzluk üç şeydedir: Kadında, evde ve atta.” (Kaynak: Buhari, “Cihad”, 47, “Nikah”, 18; Müslim, “Selam”, 115; Tirmizi, “Edeb”, 58; İbn Mace, “Nikah”, 55) Bu hadis, Buhari gibi önem atfedilen kaynaklarda “sahih” olarak nakledilmiştir. Peki, bu hadis, Kuran’a, akla ve fıtrata uygunluk kriterleri açısından ele alınınca
(daha&helliip;)
Kuran’da insanın yaratılış süreciyle ve/veya ilk insan ile ilgili ifadeler Hz. Âdem özelinden verilmez. Başka bir deyişle insanın yaratılışıyla ilgili ayetlerde “Beşer, İnsan” dışında herhangi bir isimden söz edilmez. İslam dini adına insanların yaratılışıyla ilgili Havva’nın, Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı ve insanların Âdem ve Havva’nın çocuklarının çaprazlama evlendirilmesiyle türediği iddiasının hiçbir Kuran’i temeli yoktur. Bu ithamlar Kitab’ı Mukaddes’te öne sürülen
(daha&helliip;)
Çevrenizdeki bazı insanların yaşantılarına baktığınızda dini gereklilikleri yerine getirmek adına tek bir belirti dahi görmeniz mümkün değildir. Kendileri ile konuştuğunuzda size hak verdiklerini ama ailelerinde ya da yetiştikleri çevrede daha önce böyle şeylerle karşılaşmadıklarını, bu konularda hiç düşünmediklerini bahane ettiklerini görürsünüz. Şüphesiz bu durumdaki insanların bir kısmı kısmen kendi içlerinde haklı ve samimidirler bu ifadelerinde. Ama yine de geçmişteki yoksunluk,
(daha&helliip;)
İnsanların bir kısmının, dini gerektiği gibi yaşamamasına neden olarak ileri sürdüğü gerekçelerden muhtemelen en samimiyetsiz olanı, dindar kişileri samimi bulmadıkları yönündeki önyargılarıdır. Bazı insanların dindar görünerek insanları kandırmaya çalıştıkları doğru olabilir. Ancak bu, tek başına tüm dindarlara karşı önyargılı olunması için geçerli bir sebep olamaz. İnsanların bir kısmı kendi çıkarları için kullanabileceği her şeyi kullanır. Buna din de dahildir. Dolayısıyla
(daha&helliip;)
“Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O’nun yanında birilerini daha veliler edinerek, ‘Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz’ diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.” Böyle emrediyor Yüce Rabbimiz Zümer Suresi 3.
(daha&helliip;)
Mevlana eserlerinden biri olan Fihi Ma Fih’in 18. Bölümünde, Kuran’ı anlamadan okuyanlara yönelik sert eleştirilerde bulunmaktadır. Mevlana, kendisine, bir hafızın Kuran’ı doğru okuyup okumadığı sorulduğunda şunları söyler: Bu hafız, Kuran’ı doğru okuyor. Evet! Kuran’ın suretini doğru okuyor. Fakat anlamından haberi yok. Esasen, onun anlamı kendisine anlatılmış olsa, kabul etmez ve yine körü körüne okur. Bu, şuna benziyor: Adamın biri, eline
(daha&helliip;)
İslam’da reform olmaz çünkü Allah, Maide Suresi 3. Ayette belirttiği üzere dinimizi tamama erdirmiştir. İslam dininde var olduğu sanılan ama esasında var olmayan bu olgular dinin ulaştığı kültür, ırk, tarihsel ve geleneksel harmanlamayla o zamanın bilge olduğu iddia edilen kişileri tarafından farklı yorumlanması sonucu ortaya çıkmıştır. Yani bu anlayışlar dinin kendisi değil farklı yorum ve kabullerdir. Dinin kendisi değil ancak
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- …
- 531
-